ISRAR YOK

120 6 5
                                    

Öncelikle hikaye bana ait değil, sadece çevirisini yaptım. Hikayenin orijinal hali Ao3 sitesindedir, adı No Obligation ,yazarı SmartPeach3 dır.

....................................................

Erik Lehnsherr annesiyle kaldırıma yürüdü ve ustalıkla bir taksi çevirdi.

Edie şakacı bir tavırla, "Neden hep senin için durduklarını ve benim yanımdan öylece geçip gittiklerini anlayamıyorum" dedi.

"Korkutucu bir yüzüm var anne. Beni görmezden gelmeye cesaret edemezler," diye yanıtladı Erik, onun arabaya binmesine yardım ederken.

"Ah canım, öyle söyleme. Kesinlikle çok yakışıklısın!" Oğlunu utandırmak için yanaklarını mıncirdı, ancak otuz yıllık hayat tecrubesiyle Erik utanç verici girişimlere karşı bağışıklığını kazanmıştı.
"Taksiyi paylaşmak istemediğine emin misin?" diye sordu Edie.

"Hayır anne. Yürümek istiyorum. O kadar da uzak değil." Annesinin alnını öpmek için eğildi ve çabucak şoföre elli dolar verdi. "Bu parayı al ve sana ödeme yapmasına izin verme. Bugün doğum günü." Sürücü gülümsedi ve başını salladı.

Edie yeniden ayağa kalkarken oğlunun omzuna vurdu. "Akşam yemeğini zaten ödedin!" itiraz etti.

"Dediğim gibi, bugün senin doğum günün. Eve sağ salim var." Araba uzaklaşırken Edie ona el salladı.

Erik dairesine doğru yola koyuldu. Uygun bir yerde uygun fiyatlı bir yer bulmak bugünün şartlarıyla imkansız olduğundan, aslında evi epey uzaktaydı. Ancak, eylül havası soğuktan ziyade hoş bir şekilde serindi ve şehri geceleri ayrı bir severdi.

Lüks butiklerin ve restoranların yanından geçerken, onların uçarı, kibirli züppe patronlarına sessizce homurdandi .

Erik'in haftalık maaşı pahasına tek lokmalık porsiyonlar sunan bir Fransız restoranına yaklaşırken, muhteşem bir adamın restorandan çıktığını fark etti ve aklındaki tüm gereksiz düşünceler uzaklaştı, sadece adama odaklandi. Adam yirmi beşten daha büyük değildi ve biraz kısaydı. Birçok kadını kıskandıracak derecede güzel kahverengi saçları vardi. En şaşırtıcı olan ise adamın loş akşam ışığında bile görülebilecek kadar mavi olan gözleriydi.

Erik, muhtemelen kırklı yaşlarının sonlarında olan başka bir adamın Mavi-Göz'ün arkasından yürüyüp kolunu beline sarıldığını gördüğünde şansına küfretti. Lanet olsun. Kapılmış.Sevgilisi var...

Diğer adamın Mavi-göze yapistigini durup izlediğini neden sonra fark eden Erik, kendini azarladı ve çiftin yaklaşık yirmi adım gerisinde yeniden yürümeye başladı. Tabii ki, yine de kulak misafiri olmak için kulaklarını dikti. O bir aziz değildi. Ne yazık ki duyduğu ilk ses Mavi Göz'den gelmedi.

"Peki senin yerin mi benimki mi?" dedi yaşlı adam.

Mavi-goz dostane bir tavırla mümkün olduğunca sevgilisinden uzaklaştı. "Umarım sakıncası yoktur, ama sanırım ben benim evime gideceğim ve sen de seninkine gitmelisin. Bu sadece ikinci randevu, Sebastian. Acele etmemize gerek yok."cevapladı.

Mavi-goz ve flortüne kulak misafiri olduğu için giderek daha fazla suçluluk hisseden Erik, yine de tamamen yersiz ve son derece saçma bir kıskançlık krizi yaşadı. İkinci randevu mu? Mavi-göz ile birkaç hafta önce karsilasmis olsaydı, ona çıkma teklifi edebilirdi ve diger adamın yerinde olabilirdi.
Dünyanın büyük adaletsizliği üzerine kafa yorması onu havadaki ani değişikliği farketmekten alıkoymadı, sanki sıcaklık aniden beş derece düşmüş gibiydi.

Oh Dear Diary...(Cherik)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin