luther allison,
bad news is comingBizim grup biraz gariptir. Biraz değil, çok gariptir.
İlkokulda.. ortaokulda.. lisede, tüm o seneler boyunca yapışık kardeşler gibi birlikte gezerdik ve tahmin edin, üniversiteye geçince ne oldu?
Yine beraberiz.
Hayır, bu kesinlikle mutlu olunacak bir şey ama bilirsiniz... gruptaki ebedî bekar olmak gerçekten üzücü.
Herkesin uzun, çok uzun zamandır devam eden ilişkileri varken ben, yalnızlık kuyumda boş kova falan çekiyorum.
Draken ve Emma nişanlı, yaza düğünleri var. Chifuyu'yla Baji deseniz, sekiz kedili küçük evlerinde emekli hayatı yaşıyor. Takemichi ve Mikey'den bahsetmek istemiyorum, onlar biraz ürkütücü tipler. Yani sonuç olarak kendilerine pek imrenmiyorum.
Kazutora'nın, Souya'nın dahi görüştüğü kişiler var. Peki ben?
Ben tezek çukurunda, sonsuza dek sürecek aşk acımı çekiyorum.
Bana bunu yaşatan kalp yoksunu şahıs da Takashi Mitsuya. Duyanınız olmuştur belki, her boka yeteneği olan şu yakışıklı çocuktan bahsediyorum.
Anaokulundan beri en yakın arkadaşım, on senedir aşık olduğum mor saçlı, marjinal tip.
Fakat anlamadığım şeyler vardı hep.
Bende ne eksikti? Diğer herkes, yarıya bölünmüş elmalar gibi eşini bulmuştu. Yıllardır en yakın oldukları kişiyle çıkıyorlardı. E bizde ne sorun vardı?
Beni neden istemiyordu..?
Ki, burada ayrı bir mantıksızlık görüyordum. Tam anlamıyla yoldan geçen fıstıkların ıslık çalacağı tipte, seksi, düşünceli, sorumluluk sahibi ve SADAKATLİ biriydim. -evet büyük harfle-
Yine de beni görmezden gelmeye devam ediyordu.
Muhtemelen bu, çok fazla harika özelliğe sahip olduğum için tanrının bir cezasıydı ama ben tanrıya değil, Takashi Mitsuya'nın üstünlüğüne inanıyordum.
Her neyse, uzatmayalım.
Partideyiz. Ama öyle böyle değil, biz cidden.. partideyiz.
Plâstik bardaklardan ucuz bira içilip remixli şarkılarla dans edilen lise ortamlarından biri değil bu.
Tam bir kaos.
Emma direk dansı yapıyor. Şaşırmıyorum, geleneğimiz sayılır artık. Kim olduklarını bilmediğim üç, beş kişi masada yatan Chifuyu'nun ağzına pinpon topu atmaya çalışıyor. Üç, beş kişiden biri de Baji. Nedense hala şaşkın değilim.
Kazutora, dört kızla bir odaya gir- hayır, bu cümleye devam etmiyorum.
Ve belki de en normal çift olan Takemichi ile Mikey demek isterdim ama diyemiyorum maalesef, değiller. Mikey fazla kafein alınca karanlık dürtüleri falan çıkıyor, Takemichi de onu azarlıyor sanırım. Her zamanki olay.
Benim gözlerim ise onu arıyor. İğne ve iplikli prensimi..
Biraz sonra kapıda görünüyor, yine tek başına. Gülümsüyorum, en azından o da benim gibi. Başkasına uzanmıyor derken, düşüncelerimi aptalın biri yarıda bölüyor.
Hemen arkasından gelen bir kız, Mitsuya'nın koluna giriyor.
Pekala, sakin olalım.
Sakin değiliz. Kızı yanımıza getirip tanıştırdı. Birkaç dersleri aynıymış vesaire gerisini dinlemedim. Gözlerimi ikisinin üzerine dikmiş, sarı saçlı trolü müstakbel eşimden ayrılsın diye manipüle etmeye çalışıyordum.
Takashi de bunu fark etmiş olmalı ki, herkes çil yavrusu gibi etrafa dağılınca yanıma geldi.
Üzerinde ince, keten bir pantalon vardı. Paçaları hafif dökümlüydü ve ayakkabılarının ucuna dek uzanıyordu. Aynı şekilde ince bir gömlek giymiş, saçlarını dağınık bırakmıştı. Zaten kolay şekil alan saçları olduğu için sıfır eforla mükemmel görünümü elde edebiliyordu. Gerçek bir tanrı olmalıydı.
"Hakkai," dedi. Ses tonu sertti ve buna alışıktım. Genelde tüm yılışık hareketlerim için bana laf sokmaktan çekinmezdi. Sağ olsun, harika motivasyon veriyordu.
Ama bu sefer, bir şeyin farklı olduğunu anlamıştım. İyi haber değildi. Vücudumdaki tüm kasların gerildiğini hissedebiliyordum ve nefesim kesiklerle doluydu.
"Etrafımda çok dolanma, kızın yanında beni küçük düşürmeni istemiyorum." Hiç bilmediğim bir ses tonu ile konuştu, küçümseme dolu bakışlarını üzerimde gezdirdi ve az önce, beni hayatımda ilk defa maruz kaldığım şekilde aşağılamamış gibi uzaklaştı.
O an, bir şeyin göğsüme battığını zannettim. Belki de cidden sözleri somutlaşıp keskin bir bıçak olmuş ve kalbimin ortasına saplanmıştı.
Mitsuya, beni cidden azarlamazdı hiç. Orta bire giderken dudağına yapıştığımda, gece yatıya kaldığımız zamanlar üstüne yatmaya çalışıp küçük bedenini ezdiğimde ve dolabına tıktığım saçma sapan aşk mektuplarını bulduğunda bile cidden, sahiden kızmamıştı bana. Salaklığımdan keyif aldığını düşünürdüm hep.
Ancak ben, yanılmıştım.
Hem de çok fena.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wish i never , mitsukkai
FanfictionHakkai, onu hiç sevmemiş olmayı diledi. Dileği gerçekleşti. Belki. // not angst, fluff, university au, contains side ships ( bajifuyu, draemma, takemikey etc. ) comedy?