NIve,
tiredSonraki güne ani bir geçiş yapmayıp eve nasıl döndüğümü veya o gizemli adam gittikten sonra ne olduğunu anlatmak isterdim. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi, bir bok hatırlamıyordum.
Her şey bir rüya gibi geliyordu hatta bu noktada. Sabah yatağımda uyanmıştım fakat geçen geceki kıyafetlerim üstümdeydi.
Pekala, ipi kopmuş köpek gibi viskiye saldırmanın sonucu böyle hayaller görmek falandı galiba. İç çekerek kafamı kaşıdım, gözlerimi odanın içinde gezdirdim.
Uyandığım andan itibaren, bir şeyi unuttuğum izlenimine kapılıyordum ama ne olduğunu kesinlikle çözemiyordum.
Omuz silkip yerimden kalktım, iyi bir kahvaltı her şeyi yoluna sokacaktı.
Elimi yüzümü yıkadım, giyindim, mutfağa inip kendime güzel bir omlet yaptım, yedim ve bu esnada da içimdeki boşluk, git gide büyüyor gibiydi.
Belki bir, iki saat sonra banyoda dişlerimi fırçalarken naneli diş macununu tükürmüştüm ki, aklıma geldi.
Sabahtan, hayır belki de dün akşamdan beri Mitsuya hakkında tek bir düşünce geçmemişti aklımdan. Siz de şahittiniz buna, değil mi?
Hayret olmuş bir şekilde tükürdüğüm için her yer macun olurken ağzımı silip kendi etrafımda döndüm.
Benim şu anda, şu saniyede çok yıkık bir halde olmam, yataktan çıkamamam falan lazımdı. Hangi akılla omlet yapıp yemiştim ki?
Panik olmamaya çalışarak kendi kendime güldüm. Elbette saçmalıyordum. Bilirsiniz bu, kendini koruma içgüdüsü tarzı bir şey olmalıydı. Her şeyi kafamda kurduğuma o kadar emindim ki, Mitsuya hakkında düşünmeyi kestiğimi düşünürken bile gerçekten de onu düşünmediğimi fark edemedim.
Asıl odağım neler olduğu ve bendeki sorundu, ama ben onu aklımın köşesine bile koymamıştım.
Saatlerimi evin içinde, böylece geçirdim.
En sonunda pes etmiştim. Koltuğa uzandım, gözlerimi tavana diktim ve ne hissettiğime odaklanmaya çalıştım.
Onu hala seviyordum, bunu biliyordum. Ama bu sevgi, eskisi kadar bağlayıcı ve daraltıcı değildi.
Küçük bir karşılaştırma yaptım hemen. Önceden olsa, beynimde yankılanan tek şey, dün akşam bana söylediği sözler olurdu. Şimdi ise ilkokulda flütle öğrendiğimiz bir çocuk şarkısını düşünüyordum.
Bayağı değişim vardı.
Her ne olduğunu bilmesem de, bunu saklamak istediğim için doğal davranacaktım ama işimin zor olacağını biliyordum. Birinci örneğimizde de görüldüğü gibi, Takemichi peşimi bırakmamakta ısrarcıydı.
"Hakkai, bak... bak hayat devam ediyor arkadaşım. Kaç sene olduğunu saymayı bıraktım oğlum bir yerden sonra, aş artık onu. Yapma bunu kendine, sen de, o da başka insanları tanımaya çalışmalısınız. Yürümezdi zaten sizin ilişkiniz hem. Bak dinle beni, gel sana birini bulalım. Kafan da da-"
"Tamam."
Takemichi bir an duraksadı. Konuşmaya devam edip etmemesi gerektiğini anlamakta güçlük çekiyordu. Anlamamış gözlerle suratıma bakarken, kontrolün bende olmadığına karar vermiştim. O kelime ağzımdan tamamiyle kendi çabaları ile çıkmıştı ve ben ne dediğimi bile duymamıştım.
Güya her şeyi gizli tutacakken, en baştan açık vermiştim ama bunu da bir yerde sonra umursayamadım. Saatler ilerledikçe, içimdeki endişe yok oldu. Rahatladım, her şeyin yolunda olduğuna emindim nedense. Ne için panik yaptığımı bile unutmuştum.
Kimden, neyi saklamaya çalışıyordum ki ben?
Ne olduğunu umursamadım, zaten önemli de değildi.
Böylece, harika bir gün geçirdim. Üzerime yöneltilen garip bakışları hissedebiliyordum ama onlar da umurumda değildi.
Müthiş bir rahatlama sarmıştı bedenimi. Uzun süre sonra ilk kez ders dinleyebilmiş, herhangi bir şey üzerinde on dakikadan fazla kafa yorabilmiştim.
Mitsuya hakkında düşünmemek vesaire falan kötüydü evet, fakat yine de halimden memnundum ve olanları sorgulamak, benim işim değildi.
Bir başkası bunun peşinde koşabilirdi. O kişi ise ben değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wish i never , mitsukkai
FanficHakkai, onu hiç sevmemiş olmayı diledi. Dileği gerçekleşti. Belki. // not angst, fluff, university au, contains side ships ( bajifuyu, draemma, takemikey etc. ) comedy?