Uyan

25 4 1
                                    

1

Deniz, o tuhaf akşamın sonunda herkes evine dağıldıktan sonra Cebeci sokaklarına geri dönmüştü. Takıldığı farklı arkadaş gruplarını birbiri ile tanıştırmayı, halkaları birbirine dahil etmeyi pek sevmezdi. O akşam Cebeci sokaklarına geri döndüğünde saat çok geçti. Onu meydanda bekleyen bir arkadaşı ile beraber gecenin ayazını kırıp geçmek istercesine, hızlıca yürüyorlardı. Diğer iki arkadaşı derin bir sohbetin içindeydi. Birbirlerine kız arkadaşlarından bahsediyorlardı. Deniz'in pek oralı olmadığını anlayan Mehmet, "Birader neyin var senin? Hiçbir anlatmıyorsun, konuşmuyorsun." diye sordu.

"Yok bir şey ya. Yorgunum biraz..." dedi Deniz. Başını yeniden önüne eğdi ve yürümeye devam etti. Ellerini ceplerinden hiç çıkarmadan, omuzlarını silkerek konuşuyordu. Düşüncelerini virane evde yaşadıklarından, gördüklerinden sıyıramıyordu besbelli. Öyle ki adımları onu istemsizce virane evin olduğu sokağa doğru sürükledi. Diğerleri için nereye yürüdüklerinin pek bir önemi yoktu. Elden ele dolaşan çekirdek paketini sırasıyla avuçlamakla ve tükürükler saçarak kabukları ile sokakları özgürce kirletmenin zevkine varıyorlardı kendilerince.

Virane evin önünden tekrar geçerken, içeriden birinin çıktığını gördü Deniz. Karanlıkta pek seçemediği için hızlıca yaklaşmak istedi. Sokaktaki patırtının artması üzerine daha hızlı hareket etmeye başlayan o kişinin, yüzünü son bir kez sokak lambasına doğru dönmesiyle vakfın üniversitesinde öğretmenlik yapan Dr. Clementine olduğu anlaşıldı.

"Onun burada ne işi var?" diye sayıkladı Deniz. Arkadaşları merakla ona ve viraneyi terk eden Clementine'e baktı. Karanlığın içerisinde kayboluşunu izlediler.

"O kimdi ki birader?" diye soru Mehmet. Liseden sonra herhangi bir üniversiteye gitmemişti. Deniz'in üniversiteden herhangi bir arkadaşını ya da öğretmenini tanımıyordu. O viranede neler yaşandığına dair de bir fikri yoktu.

"Bizim üniversiteden bir hoca." diye yanıtladı Deniz. "Bu saatte burada ne işi var anlayamadım. Neyse okulda görünce sorarım belki, boş verin siz." dedi ve ellerini yeniden cebine attı. Geldikleri yolun başına doğru geri döndü ve yürümeye başladı. Arkadaşlarına konudan hiç bahsetmedi, bahsetmeye de niyeti yoktu. Bu tarz olaylara ilgisi olan tipler değildi. Deniz'in "Boş verin" demesiyle konuyu unutmuşlardı bile. Ama Deniz, Clementine'in neden orada olduğunu ölesiyle merak etmişti. Hele ki yaşadıkları bu ilginç olayın ardından, o viranede...

Ertesi sabah Rüya, perdenin arasından sızan, sabahın ilk ışıkları ile uyandı. Herhangi bir düşünce kırıntısına sahip olmadan, öylece kıvrandı ve gerindi yatağının üzerinde. Gözlerini açıp, etrafına bakarken, her şeyi bulandıran bir sis perdesi vardı. Zihnini ve düşüncelerini tutsak eden sarhoşluktan kurtulduğunda aklına gelen ilk şey dün yaşadıkları oldu. Her şeyin finalinde o sayfaları boş, eski kitap vardı. Anlamsızca birden sayfanın ortasında beliren 'Günaydın' yazısını anımsadı. Hızlıca etrafa göz gezdirip kitabı aradı odanın içinde. Daha arayışın ilk saniyelerinde çalışma masasının üzerinde duran kitabı fark etti. Yatağın içinden hızlıca fırladı ve kitaba doğru yürüdü. Hızlı ve aceleci tavrını yatağın içinde bırakmıştı sanki. Kitaba doğru yaklaşırken üzerinde bir ağırlık vardı.

Rüya, hafızasını yokladığında, kitabın sayfasındaki 'Günaydın' yazısını tekrar anımsadı ve bu yazıyı okurken kitapla beraber yatakta olduğunu da hatırladı. Sonrasını hatırlamıyordu. Kitabın bu masanın üzerine nasıl geldiğine dair bir fikri yoktu. "Belki de uyumadan önce ben koydum buraya, ya da yanlış hatırlıyorum." diye geçirdi içinden.

Rüya, nihayet masanın üzerinde duran kitabın yanına vardığında sersemlemiş hissediyordu. Midesini bulandıran ve ayaklarını titreten bu heyecan karşısında yenik düşeceğini hissetti ve az ileride duran sandalyeye elini uzattı, ondan destek aldı. Daha sonra sandalyeyi yanına doğru çekerek kendine yaklaştırdı ve oturdu. Oturduktan sonra ağır hareketlerle sol elini kitaba doğru uzattı, kapağına dokundu. Kapağı kaldırıp ilk sayfaya bakma cesaretini bir türlü bulamadı kendisinde. Eli kitabın üzerinde, bir süre durdu ve derin derin nefes almaya başladı. Kitabın sayfasında kendi kendine, sonradan beliren bir 'Günaydın' yazısının hala orada durup durmadığını merak ediyordu.

Rüya MuhafızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin