20.Bölüm

302 17 0
                                    

Özgür'den yazmak istedim :)

Bölüm gerçekten hoşuma gitti. Kontrol etmeden atmak zorunda kaldım. Hata gördüğünüz yerde belirtirseniz, sevinirim.

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum  :))

-----

"Beğenmedim bunu," diye konuştu huysuz sesiyle. Elindeki 3. kez yaptığım kahveyi masaya bıraktı ve "Su getir ya," dedi sırıtarak. Ve hemen ekledi. "Köle."

Ona göz devirip elindeki kahveyi alırken, "Efendiye göz devrilmez," diye uyardı. Bu dediğiyle bir kez daha göz devirdiğimde o da karşılıklı olarak göz devirmişti.

"Son 2 saat," diye mırıldandım mutfağa doğru giderken. " 1 haftadır onun kölesi gibi tüm istediklerini yapıyordum. Ne kadar bundan acizmiş gibi göstersem de aslında öyle değildi. Arkadaşlarımla yaşadığım hadiseden sonra yanımda sadece Gediz kalmış, diğerleri arkasını dönmüştü. 

Şimdi ise yanımda beni mutlu eden sadece o vardı.

İstediklerini yaptırmak için her an benimle iletişim kuruyor, yalnız bırakmıyordu. Ve ne kadar kabullenmek zor da olsa 2 ay önce kötü, diye adlandırdığım kız bana iyi geliyor, düşünmemi engelliyordu.

Elimdeki su dolu bardağı gördüğünde bir şey diyecekken en sonunda bana acıdığından sanırım vazgeçmiş ve bardağı alarka içmeye başlamıştı. 

"Buraya kadar yeter," diye mırıldandı gülerek. "Seni azat ediyorum, köle." Onun gülümsemesi bana da geçerken rahatça koltuğa yayıldım. Bir haftadır adam akıllı oturmuyordum bile. Hatta yatmıyordum bile. Gece gece arayıp bir sürü şey istiyor, uykumu bölüyordu.

"Şükür," diye mırıldandım oyunuma devam ederken. 

Bitirdiği suyu masaya bırakırken, "Sen iyi misin?" diye sordu. Bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum. Yalnız hissediyordum, bir zamanlar ki düşüncelerim için kendimden iğreniyordum.

Ne zaman geçtiğini bilmediğim gülümsememi takındım. "İyiyim, sorun yok." Kaşları merakla kalkarken buna inanmadığını biliyordum. En azından onu bu kadar tanıyabilmiştim.

"Şu an iyi olmadığını anlayabiliyorum, Özgür."

Karşı koltuktan kalkıp yanıma geldiğinde başını omzuma yasladı. "Sorun ne bilmiyorum," diye mırıldandı. Elimi tuttu yavaşça. "Sadece eğer arkadaşların ile ilgili bir sorunsa ben bunun için özür dilerim."

Özür dilemesinin sebebi o gün beni öpmesiydi aslında. Ya da öpüşmeyi bana emretmesiydi özür dilemesinin sebebi. Ama ben asla pişman değilim. İlk olarak onunla öpüşmek bambaşka bir deneyimdi, bir daha bırakamayacağım bir deneyim. İkinci olarak da arkadaşlarımın bana gerçek yüzünü göstermişti.

Onların herkesi arkasında bırakıp beni asla bırakmayacaklarını düşünmüştüm.

Ama çok büyük bir yanılgıya uğramıştım.

Diğerlerine yaptıkları her davranış, kendi içindeki kötülüktü ve gün geldi o kötülük beni de buldu.

Şakayla karışık, "Saçma sapan konuşma," diye mırıldandım. "Seninle öpüşmek pişman olmayacağım bir şey." Konuyu arkadaşlarımdan uzaklaştırmak için çabalıyordum ve o da fark etmiş, bana uyum göstermişti.

"Pişman olmayacağın bir şey yani." Başını omzumdan kaldırmış, göz göze gelmemizi sağlamıştı.

Başımla onayladım onu. "Aynen öyle."

"Hmm," diye mırıldandı düşünüyormuş gibi. "Tekrar yapmak ister misiniz acaba beyefendi."  Dudaklarımdan kıkırtı yükseldi. 

Başımı ona yaklaştırdım. "İsterim," dilimi dudaklarımda gezdirdim. "Ama bu sefer köle değilim, biliyorsun değil mi?"

Anlatmak istediğimi anladığında yüzünde haylaz bir gülümseme belirdi. "Bu şu an bunu gerçekten istediğini belirtiyor?"

Başını bana yaklaştırdığında dudaklarımızın arasında kalan boşluk o kadar azalmıştı ki konuşursam değecekti. Durmak çok zordu ama şu an onunla uğraşmak  için dayanacaktım.

"Ne belirtmesini isterdin?"

Yüzündeki istekli ifade saniyelik eğlenceli bir hal aldı, "Benim oynama."

Umursamazca omuz silktim. "Ne istediğini dile getir, oynamayayım."

Elini enseme sardı. "Ben," diye mırıldandı bakışları dudaklarımdayken. "Seninle öpüşmek istiyorum, nefesim tükenene kadar." Sözleri bittiği an dudaklarımızı birleştirdiğinde beklediğim hareket ile ben de hemen karşılık vermeye başladım. Ensemdeki eli ile kendime çekerken elimi beline yaslamış, bedenimizin tamamen birleşmesini sağlamıştım.

Hakimiyeti bana bırakırken dudaklarımı sertçe ve hızlıca bastırıyordum. Elleri ensemden saçlarımı buldu. Hakimiyeti almak için çabalarken nefes almak için hafifçe ayrıldık. Nefeslerimiz karışırken bir hafta içinde ilk defa gerçekten nefes aldığımı hissettim.

"Siktir et, arkadaşlarımı," diye konuştum hızlıca. Onu belinden tutup kucağıma çekerken, "Sen yanımda ol, değer bilmeyen insanlar sikimde değil." Son kelimelerimiz bunlar alırken dudaklarımızı tekrar birleştim.

O iyi ki vardı.

Özge gerçekten iyi ki vardı.


KAŞINTI -Texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin