Bu kitabı tekrardan yazmama beni teşvik edip, yaptığım hataları söyleyerek düzeltmemde yardımcı olan Pinar1975 teşekkürler. İyi okumalar.
***"Dikkat! Hazır ol! Günaydın Asker!"
"Sağol!"
Çavuş sayım yapmaya başladığında gergin hissediyordum. Yıllar öncesinin yükü omuzumdaydı bu gün. Etrafta gözlerim onun gelmesini beklerken diğer taraftan gelirken ölmesi içi kulaklarım haber bekliyordu âdeta.
Sayım bittiğinde güneş gözlüklerimi çıkartıp elime aldım.
"100 şınav! Başlayın!"
Askerler birbirlerine bakıp homurdanmaya başlamıştı. Hepsi yerlerini alıp şınav çekmeye başladığında saymaya başladım.
"Bir. İki. Üç. Dört. Beş. Altı."
Yeniden başa dönüp saymaya başladım.
"Bir. İki. Üç. Dö-"
Ellerindeki evraklarla askeriyeye yeni giriş yapmış arabadan çıkan adamı görünce güneş gözlüklerimi takıp yeniden baktım. O sırada askerler yeniden homurdanmaya başlamıştı.
"Bir. İki. Üç. Dört. Beş ... 10"
Gözleri gözlerime değince kafamı çevirip askerlere baktım.
"Kalkın! Bahçede 50 tur. Hadi, hadi hadi!"
Askerler neye uğradıklarını şaşırmış vaziyette koşmaya başladığında buradan kaçmak için hızlı adımlarla onlara ayak uyduruyordum.
----
8 yıl önce."Gel ulan buraya itin dölü."
Son terliği de ıskalamıştı. Botlarımı ve ceketimi elime alıp evden çıkarken arkamdan küfür etmeye devam ediyordu amcam.
Bir kaç merdiven indikten sonra postallarımı giyip, deri ceketimi üstüme geçirip dışarı koşmuştum. Heyecandan kalbim deli gibi atıyordu.
Gece çökeli çok olmuştu, Sonbahar yavaş yavaş dilhun yüzünü gösteriyordu. Yapraklar kaldırımlarda küçük bir simge gibi gözükürken sertçe üzerlerine basıp koşuyordum.
Doruk'u bekletmek istemiyordum. Her zaman buluştuğumuz parka gelip sahile bakan banka oturdum. Neyseki gelmemişti hâlâ.
Saniyeler, dakika, dakikalar saat olmuştu. 2 saatin ardından sonunda yanımda bedenini hissedince kafamı çevirdim.
"Neredeydin?"
"Kendimi ararken kayboldum."
Burnumdan nefesimi bırakıp gülerken, elini tuttum.
"Bulabildin mi?"
"Ellerin çok üşümüş küçüğüm"
Şu kelimeyi her söylediğinde kalbim deli gibi çatpıyordu. Avuçlarının arasına elimi alıp ısıtmaya çalıştı. Etrafa kısa bir bakış atıp bana biraz daha yaklaştı.
Yüzüme eğilip dudağını dudağıma bastırırken gözlerim kendiliğinden kapanmıştı. Başımı yana atıp ona karşılık vermeye başladım. Hâlâ ellerim avuçlarının arasındaydı.
Yavaşça geri çekilip anlını anlıma yasladı. Sıcak nefesi dudağıma çarparken konuştu.
"Özür dilerim..."
Gözlerimi yavaşça açıp hafif geri çekilerek yüzüne baktım.
"Ne için?"
"Ben... Yapamayacağım daha fazla Barış"
Gülerek ellerimi ellerinden çektim.
"Doruk n-ne ne diyorsun?"
"Yollarımızı ayıralım."
Oturduğum yerden kalktım burnumdan soluyordum.
"Ama neden?"
"Aramızda 12 yaş var Barış... İnsanlar ilk başta kardeş gibi baksa da herkes artık biliyor. Askeriyede adım çıktı çıkacak."
"Ben de aynısını yaşıyorum! Yarı yolda bırakmadım ama seni."
"Düzgün düşün küçük."
Ayağa kalkıp gözlerimin içine baktı.
"Gitme Doruk..."
Dişlerini sıktı ağlamamak için. Gideceğini anlayınca yüzüne sert bir yumruk atmıştım.
"Beni bırakmayacaktın"
Bedenine vuruyordum ama yumruğum nereye değiyordu bilmiyordum. Onun canını acıtmıyordu ama bunu biliyordum.
"Evleniyorum. Yağmur ile barıştık "
Kelimeler bir kurşun gibi kalbime saplanmıştı. Kendimi banka bırakıp daha fazla dayanamayıp gözümden akan yaşlara mâni olamadım.
"Siktir git Doruk. Git. Git!"
Yüzümde gözlerini gezdirdi. Son defa bakıyordu bunu ben de biliyordum. Başımı kaldırıp ona baktım. Gitme diyemedim ama kal diye yalvarıyordu gözlerim.
Başını önüne eğip yürümeye başladı. O kaybolana kadar izlemeye devam ettim ardından.
Gözümden akan yaşlar hızlanmıştı, hıçkırıklarım nefes alışımı zorluyordu. Soğuk hava yanaklarımdaki yaşlar ile buluşunca yanaklarım yanıyordu. Elimin tersi ile yanağımı siliyordum.
Güneş çıkana kadar ağladım o gece ve bir daha o banka asla oturmamak üzere kalktım. Vücudum acıdan titriyordu. Kalbim karıncalanmış gibi hissediyordum.
...
Bir hafta boyunca evden çıkmamıştım. Bir kaç defa Okan ile Burak gelmiş onlara da kapıyı açmamıştım. Cumartesi gelen davetiye ile dünyam ikinci kez başıma yıkılmıştı. Haftaya evleniyorlardı.Amcam durumumdan korkup her gece beni denetlemeye geliyordu. Ne olduğunu sorduğunda annem ve babamı özledim diyerek geçiştiriyordum.
Hafta sonu gelince mahallede duyulan davul zurna sesleri bütün gece susturmuştu sesimi.
Evlenmişti Doruk... Hem de yıllar önceki sevgilisi Yağmur ile. Onu seçmişti. Bundan sonrasında ise her gece evlerinin önüne gidip gizlice Doruk'un askeriyeden gelmesini bekleyerek geçmişti. Eskisi kadar erken gelmiyordu artık eve. Yine de onu gördüğüm o 10 saniye dünyalar benim oluyordu.
Gizliden gizliye onu izleyişim 4 ay kadar sürmüştü. Mart'ın ilk ayları Doruk'un tahini Siirt'te çıkmıştı ve taşınmışlardı.