Asırlar sonra gelen o bölüm. İyi okumalar.
Odamda belgeler ile ilgilenirken dolma kalemim elimden yere düşmüştü. Kapı çalınca kaleme doğru uzanırken seslendim.
Barış; Gel!
Ben dolma kalemi alırken içeriye Doruk girmişti. Pek de şaşırmış değildim 2 haftadır uzun uzun geliyordu hatta çıkmak bilmeyince ben kovmak zorunda kalıyordum.
Arkama yaslanıp onu süzerken elimdeki kalemi iki parmağımın arasında döndürüyordum.
Doruk; Dedim ki gözlerin daha fazla kapıda kalmasın, geleyim.
Yandan sırıtıp hafif geriye doğru sandalyeyi iterek kalkmıştım. O yerime yerleşirken kucağına yan bir şekilde oturmuşdum.
Barış; Doruk bir saat önce yine odamdaydın, ben odamda olmayınca bile odamdasın. Yine de belki özlemiş olabilirim.
Bir kaşını kaldırıp bana baktı. Üniformamın üzerinden karın kaslarımı okşarken boynuma eğildi.
Doruk; Belki?
Derin bir iç çekip sırtımı onun göğsüne yaslayarak düz bir şekilde oturmuştum kucağında.
Barış; İki dakika düzgün dur şahsiyetini s...
Doruk; Şu küfür olayını bırak be küçük. Hiç yakışmıyor ağzına.
Dilimi ısırıp susarken imzalanması gereken bir kaç belge kalmıştı onları imzalamaya başladım.
Ben belgelere göz gezdirip okurken Doruk kollarını bedenime sarıp sırtıma öpücükler bırakıyordu.
Tam o sırada kapı çalınca kucağından kalkmıştım. Ayağa kalkıp masaya yaslandığında yerime oturarak seslendim.
Barış; Gir!
İçeri giren asker bir bana, bir Doruk'a baktıktan sonra kelimeleri toparlamaya çalışmış ama becerememişti. Burnumdan sıkkın bir nefes bırakırken ayağa kalktım.
Barış; Emre söyle hadi ilkokulda 23 Nisan töreninde değilsin.
Emre; Komutanım... Sizin bölümde pembeler çıkmış da.
Yeniden yerime oturup evraklarım ile ilgilenirken kalbim hızlanmaya başlamıştı ama soğuk kanlı durmaya çalışıyordum.
Barış; Kim onlar?
Emre; O-oğuz ile Mehmet'i lavaboda dudak dudağa bulmuşlar.
Kafamı kaldırıp uzun bir süre Emre'nin gözlerine öldürücü bakışlar atarak sustum. Sesim sinirle yükselirken kendimi tutamamıştım.
Barış; Ben sana nasıl yakalandı diye sormadım asker! Çıkabilirsin. Onları odama çağır.
Emre asker selamı verip hafif yüksek bir sesle "emredersiniz komutanım" dedikten sonra odadan çıkmıştı. Sandalyemi Doruk'a doğru döndürüp hâlâ masama yaslanmış rüya kadar güzel gözlerini izledim.
Barış; Ne yapacağım... Oğuz en sevdiğim askerim.
Doruk; Yapman gereken kurallar belli.
Ayağa kalkıp kollarımı Doruk'un iki yanına koyarak iyice masada arkasına doğru gitmesini sağlamıştım. Yüzüne eğilip dudağımı dudağına bastırdım yumuşak bir şekilde. Alt dudağı dudaklarımın arasına kaybolurken kollarını boynuma sarmıştı. Sesli bir şekilde geri çekildiğimde onun da benim gibi bu konuda huzursuz olduğunu anlamıştım. Kollarımı beline sarıp başımı boynuna gömerek kokusunu içime çektim. Cennet gibi bir adamdı.
Barış;"Seni çok seviyorum... Hadi git şimdi başbaşa konuşsam daha iyi olur onlarla."
Doruk kafası ile beni onaylayıp saçlarımı okşadı, uzanıp anlıma dudağını bastırdığında gözlerimi kapattım. Geri çekildiğinde yavaşça arkama yaslanarak kapıdan çıkışını izledim.
Çok geçmeden kapım yeniden çaldığında içeri girmelerini söylemiştim. Aralık kapıdan ilk giren Oğuz, ardından Mehmet olmuştu. Mahçup bir şekilde önümde dikilmiş kafalarını eğmişti ikiside. Oğuz'un kızaran gözlerinden ağladığı belliydi bir zamanlar ben de sulu gözdüm. Gençliğime daldığımı fark etmeden bi' 5 dakika daha daha da ayakta bekletmiştim çocukları. Sonunda boğazımı temizleyip oturmaları için kanepeleri gösterdim. Ellerimi masanın üzerine koyup Oğuz'a baktım.
Barış; Anlat bakalım asker neymiş bu olayın aslı, astarı.
Onlara psikoseksüel bozukluk tanısından askerden muaf etmeyi düşünüyordum hiç bir cezayı hak etmiyorlardı.
Oğuz; Komutanım... Mehmet ile-
Mehmet; Ben çok sevdim komutanım. Yemin ederim aklımda fesat bir düşünce yoktu. Sonra dayanamadım geçen gün, o lavaboya gidince arkasından gittim. Zaten bütün koğuş fark etmişti Oğuz'a olan ilgimi.
Bir süre susup Oğuz ile göz göze gelince yeniden gözlerini kaçırıp bana döndü Mehmet. Cesaretine imrenmiştim... Keşke azı da Dorukta olsaydı gençliğimi yakmasaydı.
Mehmet; Ellerini yıkıyordu sadece yanında durup bekledim ellerini yıkaması bitsin diye. Sonra dışarı çağıracaktım açılmak için... Asla askeriyede olduğum için değil ama komutanım... Oğuz başka. Çok başka bir kişilik.
Bir anda söze Oğuz atılınca bakışlarım bu defa onu bulmuştu. Demek ki lavaboda dudak dudağa yakalanmamışlar.
Oğuz; Ben bildim niyeti ne ama kötü niyetli olmadığını da biliyordum... Lavaboda ellerimi yıkandıktan sonra çıktık dışarıya bana çikolata almış, onu verdi. Cebime koyduktan sonra yürümeye devam ettik ama söylemedi hiç bir şey utandı, çekindi. Koğuşa döndüğümüzde herkes bir kağıdı eline almış bağıra bağıra gülerek okuyorlardı.
Bir anda gülmeye başladığında nedensiz benim de dudaklarımın kenarı kıvrıldı.
Oğuz; Tövbe tövbe... Ağlanacak halimize gülüyoruz. Mehmet bana yazdığı mektubu koğuşta yatağın üzerinde unutmuş, liseli aşıklar gibi öyle açılmayı düşünüyormuş meğerse ama plan başından hatalı. Neyse adımız çıktı bir kere.
Ortamda yeniden sessizlik oluşurken bu defa merakıma yenik düşüp sessizliği bozmuştum.
Barış; Nasıl yakalandınız peki tek mektup mu?
Mehmet; Yok ondan sonra Oğuz benden uzaklaştı ama yine de günde bir iki kere yan yana oturup sohbet ettik. Koğuştaki askerlerin tacizi dışarıya kadar yayıldı. Benlik bir sorun yokta Oğuz'a çok dadanıyorlardı içim gidiyordu. Şu Feyzullah piçi- özür dilerim komutanım. Feyzullah, Oğuz'u lavaboda sıkıştırmıştı, içeri girdim Oğuz ağlıyor... Gözlerim döndü. Feyzullah'ı ağzından kan kusana kadar temiz bi' dövdüm. Sesi duyan bir kaç asker gelip elimden zorla aldı onu. Yeniden lavaboda başbaşa Oğuzla kalınca ona sarıldım.
Oğuz; Onun suçu yoktu ama ben öptüm orada Mehmet'i. Sonra askerlerden birine yakalandık işte son durum da bu.
Kafam ile onları onaylarken kollarımı göğsümde birleştirdim.
Barış; Normalde eşcinsellere uygulanan tarifeyi biliyorsunuzdur umarım ama sizi burada çok yıpratmak istemiyorum bu yüzden askeriyenin psikoloğuyla konuşup ikinize de psikoseksüel bozukluk tanısı konan bir evrak hazırlamasını söyleyeceğim. Dışarıda daha dikkatli olun.
Gözlerindeki mutluluk yüzlerine yayılmıştı her ikisinin de. Mutluluktan gülmeye başladıklarında masaya vurdum seslerini düşürmek için.
Barış; Ama bunlar aramızda kalacak koğuşa gittiğinizde kimseye belli etmeyeceksiniz yoksa hem sizin, hem benim başım yanar. Anlaşıldı mı asker?
Ayağa kalkıp selam verdikten sonra emredersiniz komutanım diye yüksek bir seste bağırdıklarında çıkmaları için elim ile işaret yaptım.