Yazım yanlışlarım olabilir, daha sonradan bölümü düzenleyeceğim.Keyifli okumalar
Sevgiyle kalın
-BüşraKitaplıktan çıkarttığım bir diğer kitaba sıkılmış bakışlar atarken, içime çektiğim nefesi yanaklarımı şişirerek yavaşça üfledim.
Burada, Batı Toprakları'nda bulunduğum üçüncü gündü.
Darien, anlaşma yaptığımız andan sonra nişanlandığımızı kendi imparatorluğuna ve benim ülkem Helefna'ya bildirecek bir mektup yazacağını söylemiş, ardından tabiri caizse beni kapı dışarı etmişti.
Sonrasında ben, benimle gelen herkese Kuzey Toprakları'na döneceklerini söylemiştim.
Deliye dönmüşlerdi.
Özellikle bana eşlik eden muhafızlar bunun söz konusu dahi olamayacağını söyleseler de, bunun bir emir olduğunu söylemem üzerine diretecek bir nokta kalmamıştı.
Nedimelerim, gerçekten burada yalnız başıma yapamayacağımı, bunu anladığım an hızla Kuzey'e dönmemi telkin ederek hüzünle ayrılmışlardı.
Yani şu an burada, Kuzey'e ait olan tek kişi bendim.
Herkes bir gün boyunca dinlenmiş ve dün sabah yola koyulmuşlardı. Bense dün, Darien'i görürüm umuduyla oradan oraya koştursam da kalenin içinde denk gelemediğimiz yetmezmiş gibi bir de çalışma odasına girmek istediğimi söylediğimde meşgul olduğunu ve kimsenin girmesini istemediğini söyleyerek almamışlardı beni.
Bununla birlikte nedimelerim gidince özel hizmetçi verilmişti bana ve o da sürekli etrafımda dolansa da gerekmedikçe konuşmuyordu benimle.
Bir de sürekli peşimde olan sözde özel muhafızım vardı, yüzüme bile bakmıyordu.
Nereden geçsem gözlerin üstüme değdiğini hissetsem de kimsenin tek kelime etmemesi canımı sıkmamış değildi.
Böyle mi kaçıracaktı yani beni buradan?
Yani ne diyeyim, güzel taktikti aslında.
Hiçbir şey yapmamanın sıkıntısıyla kendimi kütüphaneye atmamın üstünden saatler geçmişti. Amacım yaşadığım dünya ve Karilya İmparatorluğu hakkında daha çok şey öğrenmekti ancak biraz daha bir şeyler okursam kusacaktım açıkçası.
"Eee Chelsie." Dedim masanın öbür ucunda oturan hizmetçiye hitaben. Aslında en başta niyeti beni ayakta beklemekti ancak ona delirmemesini ve oturmasını istediğimi söyleyince ikiletmemişti söylediğimi.
Onun aksine kişisel korumamsa ayaktaydı ve "Mümkün değil." Diye soğuk bir sesle reddetmişti beni. Çok da zorlamak istememiştim açıkçası çünkü tek diyaloğumuz adını sorduğum ve aynı şekilde soğukça 'Alvin.' cevabını aldığım andan ibaretti. Saatler boyu ben kitap okurken ayakta dikilmek istiyorduysa sorun yok benim için.
Mümkün değilmiş, götüm.
"Burada bulunduğum süre boyunca hep birlikte olacaksak aramızın bu kadar soğuk olmaması lazım bence." Dedim gözlerimi kırpıştırarak gülümserken. Chelsie, herhangi bir surat ifadesi yapmadan yüzüme baktı. Ela gözleri parıl parıl parlıyordu ancak yutkundu ve "Bir ihtiyacınız olduğunda bana söyleyebilirsiniz Leydi'm." Diye mırıldandı çekingen bir ses tonuyla.
Gözlerimi kıstım yavaşça. Elimdeki kitabın kapağını kapatmış, ayağa kalkmıştım.
"Evet bir ihtiyacım var." Dedim sabırsız bir ses tonuyla. "İletişim. İletişim de bir ihtiyaç. Bütün gün kimseyle konuşmazsam en sonunda delireceğim ve şimdikiler yetmezmiş gibi çok daha kötü lakaplar ekleyecekler adımın yanına." Chelsie, çekingen bakışlarını bir süre gözlerimde dolandırdıktan sonra yeniden gözlerini kaçırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN SİMA
Fantasy"Bak Sima." Diye fısıldadım usulca. "Kalbin buz tutsa da yanıyorsun işte." *** Sima hayatından vazgeçtiği noktaya geldiğinde yaslanacak kimsesi kalmamıştı. Kalbinden geçen hisleri, kimsenin duymadığı sesi ve geceleri okuduğu hikayelerinden başka on...