1. Bölüm' Soluk Yazı

38 11 4
                                    

Herkese merhabaaaa

Başlamadan önce, bu pasaja bir gif bırakın lütfen. Başladığınız yerde hoş bir iz kalsın.

Çok heyecanlıyım. Hepiniz hoş geldiniz. Yeni bir kitaba başlarken söylemek istediğim birkaç şey var.

Umarım, okuduğunuz şeyi beğenir ve sonuna kadar desteğinizi esirgemeden yanımda olursunuz. Size keyif vermesi dileğiyle. Karakterlerimi sevmeniz ve kendinizden bir şeyler bulmanız muhtemeldir. İçimizden bir kız yazacağım. Ve kesinlikle saf değil.

Farklı olacağını düşündüğüm yolculuğa, hoş geldiniz.

Buyrun efendim, sayfalar çevrilmek için sizi bekliyor. Oylarınızı ve yorumlarınızı dört gözle bekliyorum.

'''

Kollarımı göğsümde birleştirdiğim ve sıkıca tuttuğum için yavaştan uyuşmaya başlamıştı. Konuşan -bağıran- yurt memurunu artık zorlukla dinliyordum. Gözüm camdan dışarıda, rüzgarla sallanan gül fidanlarına dikiliydi. Dışarıda ince bir yağmur yağıyordu, hava kapalıydı. Sonbahar kışa dönmeye yüz tutmuş ve neredeyse her gün yağan yağmurlar yolları, kaldırımları temizlemişti.

Elini masaya vuran kadınla irkilip ona döndüm. Çatık kaşlarla bana baktı. "Eşyalarını topla, atıldın. İki gün sonra çıkışını alacaksın."

Kollarımı hırsla ayırıp ellerimi yumruk yaptım. "Bu haksızlık. Beni yurttan atıyorsunuz ama onu atmıyorsunuz. Oysa ki olayı başlatan oydu." dedim sinirle.

"Ona saldırdın ve darp ettin. Eğer şikayet etseydi o zaman görürdün gününü. Dua at ki şikayet etmedi. Aranızda ne olduğu umrumda değil, fakat saldıran sensin ve ilk vukuatın bile değil. O yüzden atıldın. Burası bir devlet kurumu, kafana estiği gibi davranamazsın. Şimdi, çık dışarı. İki gün sonra çıkışını alacaksın. "

Dolan gözlerimle hayal kırıklığıyla baktım memura. "Çok büyük haksızlık ediyorsunuz. Kabak bana patladı ama sizde biliyorsunuz gerçeği. İki gün içinde nasıl kalacak bir yer bulabilirim? Üstelik dönem ortası. Ne başka yurtlarda yer vardır ne de boş ev. Söz veriyorum, bir daha olmayacak, lütfen atmayın beni." dedim sonlara doğru titreyen sesimle.

Biraz daha sakin görünerek ellerini masanın üstünde birleştirdi ve ciddiyetle bana baktı. "Tek başıma aldığım bir karar değil. Üzgünüm ama atıldın. Şimdi, çık dışarıya. Umarım kalacak bir yer bulabilirsin."

Son, kötü bir bakış atarak dışarıya çıktım. Bir kızla kavga ettiğim için yurttan an itibariyle atılmıştım. Kız, sürekli benimle uğraşan sersemin tekiydi. En sonunda yemekhanede üstüme yemek tepsisini dökünce dayanamayıp kızın üstüne atlamış ve onu bir güzel hırpalamıştım. Kızın bana uyuz olduğunu ve uğraşıp durduğunu cümle alem biliyordu. Yemeği üstüme bilerek döktüğü de barizdi fakat benim aksine o ceza almamıştı.

Fakat bunları düşünmeme artık gerek yoktu. İki gün içinde kalacak bir yer bulamazsam ya bir cami avlusunda kalacaktım ya da paşa paşa memleketime dönüp okulu donduracaktım. Bu yaşta aile evi işkenceden farksız olurdu. O yüzden cami avlusu fikri bana daha sıcak geliyordu. Sıkıntıyla yüzümü ovuşturdum. Oyalanmanın alemi yoktu, gidip kalacak bir yer bulmam lazımdı.

'

Sonraki iki gün, hayatımın en zor ve yoğun geçen günleriydi. Hiçbir yurtta boş yer yoktu, olanlar benim bütçemin fazlaca üstünde aşırı pahalı özel yurtlardı. Kimsenin ev arkadaşına ihtiyacı yoktu. Hatta gözümü karartıp birkaç erkekle bile konuşmuştum. Bir tanesi sapığın tekiydi. Diğerleri ise görgüsüz kaba yaratıklardı. Biri aslında fena değildi ama bir kusuru vardı, kafayı bilgisayar oyunlarıyla bozmuş tuhaf bir tipti. Japonca konuşup kendi kendine gülüyordu. Kendi halinde biriydi ama annesini arayıp olayı anlatınca annesi bir kızın ev arkadaşı olmasına şiddetle karşı çıkmıştı.

Ev Değil TımarhaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin