5. Bölüm' Kedi

15 3 0
                                    

Günler, bir şekilde geçmeye devam ediyordu. Finaller yaklaştığı için gezmelere, dışarıda takılmaya grupça son vermiştik. Harıl harıl ders çalışıyorduk. Herkes evime gelmek istiyordu ama bir şekilde hep erteleniyor ya da araya başka işler giriyordu. Bu tesadüf olamayacak kadar tuhafıma gitmeye başlamıştı. Aklıma türlü türlü şeyler geliyordu, evde bekleyen hayalet yabancıları sevmiyor diye düşünmeye başlamıştım.

Fakat en çok sevmediği kişi bendim.

Çünkü bana hayatı cehennem etmeyi çok iyi beceriyordu. Sürekli, kapıları çarpıyor, tıkırtılar çıkartıyor ya da en loş ışığın altında gölge olarak beliriverip ödümü patlatıyordu. Lanet olası şey dur durak bilmeden beni korkutuyordu. İşin tuhaf yanı, git gide daha somut görünmeye başlamasıydı. Ya da korkudan kafayı yemiştim ve hayal gücüm beni yanıltıyordu.

Konuşmama inadım malesef günler önce sarhoş geldiğim zaman kırılmıştı. Bu defa da çok fazla konuşmaya başlamıştım. Rahatsız oluyordu, ne zaman abartsam çarpılıyordum. Evet, dokunduğum bir yerden elektriğe maruz kalıyordum ve acı verecek kadar yoğun oluyordu. Ters ters etrafa bakınıp susuyor, sonra konuşmaya devam ediyordum.

İşin aslı konuşmak rahatlatıyor ve korkumu azaltıyordu.

Günlerden çarşambaydı. Okulda en yoğun olduğum gündü. Saat altı olurken koluna girdiğim Beliz'le okuldan çıkmış, yurda doğru yürüyorduk. Her zamanki gibi muhabbet edip gülüşüyorduk. Caddede yürürken söylediği şeye kahkaha atarak başımı salladım.

Tam konuşacakken gözüm caddenin gerisinde durmuş ve doğrudan bize bakan insanla kesişti. Gülümsemem yüzümde donarken dehşetle yutkundum. Bu, oydu. Beliz'i rahatsız eden ve bizden nefret eden kişi. Öylesine yoğun bir nefretle bana bakıyordu ki ürperdim. Birkaç saniye daha doğrudan bana baktı. Yüzüne korkunç bir gülüş yayılırken başını hafifçe salladı ve dönüp köşesinde durduğu binanın arkasında kalan sokakta kayboldu.

Beliz hala konuşmaya devam ediyordu, bir şey fark etmemişti neyse ki. Ona ayak uydurup yürümeye devam ediyordum ama istemsizce kasılmıştım. Bana öyle bakmasından korkmuştum. Kendimi berbat hissediyordum. O sokağın aralığından geçerken kimseyi görmedim.

Beliz hala bir şey fark etmeden neşeyle konuşmaya devam ediyor, bense soğuk terler döküyordum. Onu yurda bıraktıktan sonra dönüş yolu gözümde o kadar büyümüş ve korkutucu bir hale gelmişti ki yurdun yakınında bir kaldırıma çöküp çaresizce etrafa bakındım. Titreyen ellerimi kucağıma koyup sıkarken büzülmüş bir araya gelmiştim. Soğuk terler döküyor, bir yandan üşüyor ve titriyordum.

Günlerdir süren uykusuzluk, evde ki gerginlik, dışarıda ayrı gerginlik, beni yavaşça bitiriyordu.

Son bir gayret, kendimi toparlayıp kimse beni böyle çaresiz görmesin diye ayağa kalkıp en kalabalık yolları seçip eve doğru yürüdüm. Eve yakın bir zincir markete girip sevdiğim kahvaltılık gevrekten almaya karar verince sakinleşmiştim. Pahalı bir gevrekti ama ödülü hak ettiğimi düşünüyordum. Sonuçta kafayı hala yememiştim.

Markete girince ilk iş koluma bir sepet takmak oldu. Birkaç abur cuburu içine atıp soğuk dolabın önüne geldim. Fiyatlara yüz buruşturup en küçüğünden tost peynirini birkaç dakika düşündükten sonra anca sepetime ekledim. Yoluma devam edecekken yaşlıca bir teyzenin seslenmesiyle yanına gittim.

"Kızım şunun fiyatı ne? Oku bana gözüm iyi görmüyor." derken bana üzgün bir bakış atmıştı.

Kibarca gülümseyip fiyatı söyleyince yüzü asıldı. Birkaç ürünün daha fiyatını sordu, sonunda büyük sepetine söylene söylene koyarken, Kayseri'li olduğumu onunla birlikte söylenip onu onaylarken belli etmediğimi umuyordum. Kadın teşekkür edip giderken biraz daha ilerleyip gevreğin olduğu rafa geldim. Bu rafı düzenleyen çalışan belli ki uzun boyluydu. Ayrıca sanırım herkesin kendisi gibi uzun olduğunu düşünüyor olmalıydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 28, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ev Değil TımarhaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin