"Fısıltı"
Keyifli okumalar....
Elinde tuttuğu telefonu sinirle yatağına fırlattı Mehir, düşündükçe elleri titriyor bu dipsiz kuyunun içinde nasıl çıkacağını düşünüyordu. Çıkamazdı, bir yanda babası bir yanda abisi. Elleriyle yüzünü kapatıp düşünmeye başladı, en fazla ne olurdu ki? Bir ömür boyu o küçümsemeyi görmek, hor görülmek ve tekrar dışlanmak. Mehir bunları tekrar yaşamak ister miydi? En büyük hayali, bu hastalıklı ayakları yüzünden kursağında kalmıştı düşündü genç kız, işin ucunda babasının sağ salim karşısında görmek varsa değerdi.
Babası, en büyük destekçisi ve kahramanı memleketinde kız çocukları babalarına kolay kolay sevgisini gösteremezdi, tıpkı babaların evlatlarına gösteremediği gibi. Tabii ki her yörenin, her memleketin kendine göre kuralları vardı. Mehir'in babası başkaydı, kızının hayallerini avucunun içinde tutuyordu. Tüm düşünceleri kapının vurulmasıyla toz bulutu gibi dağılmıştı. Bir çare çıkan sesiyle 'Gir' demişti kapının ardında ki kişiye.
Gelen kişi annesi Asya Hanımdı, kızının iki günde ne kadar çöktüğünü kendisi biliyordu. Kocası için sevinirken aldığı haber yanan yüreğini kora çevirmişti, ne sönüyordu ateşi ne de bitiyordu. Kızını gördükçe kadının içi yanıyordu yandıkça ölesi geliyordu kadının, nereye dönse bir çıkmaz, bir enkaz vardı. Evinin neşesi gitmişti, oğlunun yaptığı hata yüzünden kızı belirsiz bir kadere sürükleniyordu. Bir kaç adımda kızının yanına gitti ve önünde diz çöktü.
"Kınalı kuzum, bir saat içinde gelecekler. Yasemin yengeni göndereyim hazırlasın seni."
Annesinin içinden hiç gelmiyordu kızını vermek derince nefes aldı kadın, Boran oğlu mutlu olacaktı ama ya kızı? Oğlu yüzünden etinden tırnağından sakındığı kızı mutlu olacak mıydı? Bütün soruları cevapsız kalıyordu Asya hanımın, ne düşünürse düşünsün hep bir çıkmaz, hep bir duvar vardı. Tekrar kapı çalındı ve yavaşça açıldı, gelen Asya hanımın göz bebeği olan geliniydi.
"Daye, haber geldi yola çıkmışlar."
Asya hanım kafasını salladı, kızının alnına bir öpücük kondurdu döndü gelini Yasemin'in de alnından öptü ve odadan çıktı. Odanın içine ölüm sessizliği çökmüştü adeta, derin derin alınan nefesler vardı. Yasemin gelinin gözleri dolmuş canından daha çok sevdiği, görümce değilde kız kardeş bellediği kıza bakıyordu. Küçüklüğünden beri çektiği o sancılı yıllar bitmemiş gibi birde bu evlilik çıkmıştı, hayat ne kadar zalim idi ne kadar köhne. Yavaşça ellerini kızın omuzlarına dayadı, çenesini de kızın kafasına yasladı.
"Vallahi yenge bugün ölmezsem bir daha ölmem."
Mehir'in sözleri bıçak kadar keskin olsa bile bir tek Mehir 'e batıyordu, istemiyorum dese, gönlünün yangını olan abisinin ölümünü görecekti belki de kanatları olan babasının cansız bedeni avlusunun ortasına bırakılacaktı. Gözlerini yumdu genç kız, her türlü ölümle sonuçlanan başka çıkış olmayan olaylar gözünün önüne geliyordu.
Mehir alışmıştı, hor görülmeye sürekli bu hastalığın başına kalkınmasına. Peki ya abisinin ya da babasının ölümü alışabilecek miydi? Onların cansız bedenlerini musalla taşında görmek ister miydi? Öyle bir oturmuştu ki boğazının tam ortasına beyninde ki görüntüler, yutkundukça canı acıyordu.
"Deme öyle güzel gözlüm."
Başka türlü avutulmuyordu Mehir, herkes biliyordu ki avutacak sözler yoktu ortada. Ne istenilen bir düğün ne de birbirini seven iki genç. Mehir kafasını salladı yengesine, cayır cayır yanıyordu Mehir, yandıkça kavruluyor, kavruldukça küllere dönüyordu ama tekrar doğuyordu Mehir, tıpkı anka kuşu gibi. Tek bir fark vardı, Mehir ölmek istiyordu bu ateşin içinde, ölmek ve bir daha dirilmek istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURLU BERDEL ||GÜÇLÜ KADINLAR SERİSİ|| 3
Chick-LitBen bu hikâyenin yanan kişiyim... Bacakları tutmayan bir kızı kim gelini olarak isteyebilir ki? Berdele kurban giden iki can ve burada ölen tek bir can. ******* "Sus!" Sert sesiyle yutkundum, kafamı kaldıracak gücüm yoktu. Hıçkırıklarımı susturmak...