ZAFİR URAL'ın ağzından,
Gözleri aklımdan çıkmıyordu.
Bazen ela gibi bazen de bir kahverengi gibi duruyordu. Kaşlarını çatmasa da bakışlarından öfkelendiğini anlayabiliyordum ya da tam tersine mutlu olduğunda gülümsemese bile gözlerinin içindeki pırıltıyı seçebiliyordum.
Yalnızca sevilmek istiyordu. Karşısındaki kişinin hislerinden emin olmayı bekliyor ve emin adımlar atmaya çalışıyordu. Yine de en yakın arkadaşlarından bile emin olamayıp korktuğunu biliyordum.
Tuhaf bir güvensizliği vardı. Sanki kimse onu sevemezmiş gibi. Sanki herkes illa bir çıkar uğruna onunla olabilirmiş gibi.Küçük bir serçe gibiydi.
Dallarıma takılıp kanatlarının kırılmasından korkuyordum.
Ona iyi gelmek istiyordum ama attığım her adımın ucu ona dokunuyordu."Sana ne dediğimi hatırlıyorum Aslan." Ses tonum düşündüğümden daha yüksek çıkarken dudaklarımı öfkeyle birbirine bastırdım.
"Ben çevresinde değilken ona göz kulak olacaktın!"
Gözlerimi telefon ekranındaki mesajdan kaldırdım. O sözleri bu akşamüstü belki de yüzlerce kez okumuştum.
Mesaj Önder'dendi. Sikik laf kalabalıklarını yok sayarsak Havin'in elinde olduğundan bahsediyordu.
Bu sabah okula kadar götürdüğüm kadından bahsediyorduk. Onun okulda olduğuna emindim."Kardeşim dedim ya, okul içinde ona denk gelmedim bile. Yoktu."
Çalışma odasının ortasındaki deri koltuklardan birine gömülmüş olan bedeni her zamanki halinden uzak olarak epey ciddiydi. Bu konuda üzerine gitmek istemiyordum ama Havin'i bu sabah okula bizzat ben getirmiştim. Sonrasında okulda duramasam da çıkışta onu almaya gelmiştim. Okul içerisindeyken ise tamamen Aslan'a emanetti.
"Havin nasıl Önder'in elinde o zaman Aslan?"
Sabırsız çıkan sesime karşılık odanın kapısı aralanmıştı. Sina ve Yafes peş peşe içeri girdiğinde gözlerim herhangi bir değişikliği beklercesine yüzlerinde gezindi.
"Baban birazdan geleceğini söyledi. Bir de..."
Bu gece hiç olmadığım kadar sabırsızdım ve sanki geri kalan herkes bunun üzerine oynuyor gibiydi.
"Bir de ne, Sina?"
"Okul kameralarına baktık, çıkışta okuldan Uygar'la ayrılmışlar."
Elimdeki telefonu sertçe duvara fırlattım. Benim hatamdı. Ben sebep olmuştum ve içten içe bunu biliyor olsam da gözler önüne serilmesi kendime olan öfkemin gün yüzüne çıkmasına yol açıyordu.
"Sakin ol."
Yafes'in uyarıcı sesi epey geriden geliyordu. Saçlarımın arasına geçirdiğim ellerimi birbirine çarparak onları biraz canlandırmaya çalıştım.
"Haklısın, sakin oluyorum ve toparlanıyoruz. Önder'e gideceğiz." dedim kesin bir sesle kapıya yaklaşarak.
Karşıma ilk çıkan kişi Sina oldu.
"Bunun için babanın kararını beklesek daha iyi olacak Zafir."
Yüzümü sıvazladım. "O kadar vaktimiz yok, Havin o herifin elinde."Bedenini geçerek kapıya yöneldiğimde omzumu kavrayan tutuş beni durduracak kadar güçlüydü. Başımı çevirip arkama baktığımda bu sefer Yafes'i görmüştüm.
"Hiçbir yere gitmiyoruz."
Sinirle soludum. Elini iterek geri döndüm ama çok geçmeden kolumu kavramıştı. Beni durdurup önüme geçecek zamanı böylece kazanırken ona yumruk atmamak için içimdeki ateşi zor zaptediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLER
Teen Fiction"Çok güzel kokuyorsun." dedim merdivenleri bitirip odama girdiğimizde. Naneye alışmaya başlamıştım, hatta sanırım o evreyi biraz geçmiştim ve artık ona bağımlı gibiydim. "Sen de öyle." diye karşılık verdiğini duyduğumda yüzümü ekşittim. "Ben yalnızc...