Yalnızdım. Günler sonra ilk defa yalnız kalıyor olmak biraz olsun gerçek dünyayla yüzleşmemi sağlamıştı. Her şeyi bir kenara itip düşündüğümde Zafir'le geçirdiğim son günler gerçeklerin arasında o kadar sırıtıyordu ki ister istemez ne yapıyorum ben? diye sorar olmuştum.
Önder'den korunmak için Zafir'leydim. Ailem bunu biliyordu ama onlarla henüz bu konu hakkında tek bir kelime dahi konuşmamıştım.Anahtarla kapıyı açıp içeriye girdiğimde buraya gelmem belki de çok büyük hataydı diye düşünüyordum. Kalan birkaç eşyamı almak istiyordum, çıkışta takımın kazandığı maç yüzünden Zafir epey meşguldü ve onun kafasını birde böyle bir ayrıntıyla doldurmak istememiştim.
Onsuz geldiğim için bana kızacak olmalıydı ama mesaj atıp nerede olduğumu söylemiştim.Adımlarım üst kata çıktı. Odamdaki eşyalardan ihtiyacım olanları sırt çantama doldurduktan sonra yine herhangi bir şeyi unutmuş olmamak için etrafa dikkatlice bakındım.
Başka bir şey bulamamıştım. Alt kata inip etrafı kontrol ettiğimde annemle babamı en son çalışma odalarındayken gördüğümü hatırlamış ve o tarafa yönelen adımlarımı durduramamıştım.
Oraya girmemi pek istemezlerdi. Kapı daima kilitli olurdu. Uzanıp denemek istediğimde ise bu sefer kapının açıldığını görmüştüm. Bakışlarım irileşti.
Kaşlarımı kaldırmış içeriye girerken ne bulmak istediğimi bilmeden etrafa bakıyordum.
İçeriyi uzun zamandan sonra ilk defa görüyordum ama neredeyse değişen hiçbir şey yoktu.
Çalışma masaları, kenarda duran dolap ve duvarları saran kitaplıklar vardı. Her detayın ahşaptan olması içerideki ağaç kokusunu katlıyordu. İş dosyaları, kitaplar ve daha bir sürü kağıdın olduğu yeri uzun uzun incelerken bir yerlerden beni görecekler diye hâlâ çekiniyordum. Sanki izleniliyormuşum gibi temkinli ilerlerken bakışlarım çalışma masasının üzerindeki takvime kaydı.Şubat ayının sonlarındaydık ama takvim geçmiş kasım ayında açık kalmıştı. İşaretli olan güne baktım, 8 Kasım.
Anlamını düşündüm. Herhangi bir doğum günü ya da yıldönümü değildi. Ailemi cevabını bulabileceğim kadar tanımıyordum.
Bu yüzden hızlı pes etmiş ve masanın hemen yanındaki kıyafet dolabını aralamıştım. İçerisinde babamın paltoları vardı. Paltolarının burada ne işi olduğunu bilmesem de onları araladığımda ortaya çıkan kasayı görünce hepsinin amacının kasayı gizlemek olduğunu anlamıştım.
Eğildim ve kasaya uzanarak merakla şifre isteyen kısmını inceledim. Belki de içeride bakmamam gereken bir şey vardı, içimden bir ses bunun iyi bir fikir olmadığını söylese de çoktan birkaç doğum günü tarihini denemiştim bile. Sonuç başarısızdı. Yapma Havin, yanacaksın.Annemle babamın evlilik yıl dönümlerini de denedim. Olmadı.
Omuzlarımı düşürmüş kendi kendime son bir şans daha verirken aklımdan kendi doğum günümü yazmak geçiyordu. İçten içe bunun olmadığını biliyordum bu yüzden daha iyi bir sonuç için zihnimi zorladım.
Masanın üzerindeki takvimde yazan tarih aklıma geldiğinde kendi doğum günümden önce onu denemiştim.08/11.
Açıldı. Bu tarihe olan ilgim daha da artarken kasa açılır açılmaz içerisinden fırlarcasına dökülen CD'ler etrafa dağılmıştı. Onları toplamaya çalışırken en arkadaki fotoğraf albümünü fark ettim.
Uzanıp içerisini araladığımda içimdeki kötü his aradığını bulmuş gibi donakalmıştı.İlk sayfadaki resimde küçük sarışın bir kız çocuğu vardı. Oturduğu salıncakta sallanırken kocaman gülümsemiş, kahkahasıyla birlikte kameraya el sallıyordu. İki ya da üç yaşında olmalıydı. Fotoğrafın kenarında yazan not ilgimi çekmişti. Havin ilk defa parka gitti, sevdi ve ayrılırken saatlerce ağladı.
Alt dudağımı dişlerimin aralarına alarak kendimi sıktım. O kız ben değildim.
Arka sayfalara baktığımda albüm, aynı kızla çekilmiş fotoğraflarla doluydu. Bazılarında annem vardı bazılarında babam, her ikisi de daha önce hiç görmediğim kadar mutlu görünüyorlardı. Gülümsediklerini görmek çok garipti. Yanlarında başka bir kızın olması ise daha da garip.
Başka biri vardı, adı Havin olan başka bir Uluöz çocuğu. Annemler başından beri bunu benden saklamıştı. Bilmeye hakkım olmadığını mı düşünüyorlardı, yoksa bu gizem bana vermedikleri çocukluğumu onunla yaşadıkları için miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLER
Fiksi Remaja"Çok güzel kokuyorsun." dedim merdivenleri bitirip odama girdiğimizde. Naneye alışmaya başlamıştım, hatta sanırım o evreyi biraz geçmiştim ve artık ona bağımlı gibiydim. "Sen de öyle." diye karşılık verdiğini duyduğumda yüzümü ekşittim. "Ben yalnızc...