Bir Mafya Gecesi /Sope

38 6 4
                                    

Medya: Mia Martina Feat. Waka Flocka - Beast

"H-hyung..." nefes nefese kalmış bir halde başını yastığına gömdü ve yutkunarak kendine gelmeye çalıştı. Omzu ve boynunda hissettiği ılık nefesten gelen o derin sese karşılık, elleri altındaki çarşafı avuçları içinde adeta boğmaya çalıştı.

"Uslu ol..." dedi emredici derin ses. "Bu gece için anlaşmıştık, unuttun mu yoksa?" Yaramaz dili, omzu üzerinde tatlı tatlı gezerken dudakları da dilinin arkasından temasını esirgemeden takip ediyordu.

Başını kaldırdı, gözlerine bakıp onun ne kadar çekici bir yüz ifadesine sahip olduğunu görmek istedi ama dudaklarının üzerine kapanan sıcak ve ıslak dudaklar, göz kapaklarının tekrar aşağı düşmesine sebep oldu. Birkaç dakika sonra tatlı sert öpücüğü geri çekilmiş ve alttaki genç adamın zorlukla da olsa konuşmasına olanak sağlamıştı. "Hayır... Unutur muyum? Bu odaya girerken sana ne dediğimi asıl sen unutmuş gibisin."

Alaycı bir gülüş bıraktı genç adamın sırtına, üstte olan. Parmakları hala erkekliğinin etrafında gezerken boştaki eli de bedenini okşuyor, olabildiğince hafif dokunuşlar sunarak erekte olmasına yardımcı oluyordu. "Ah... öyle oldu sanırım..." dudaklarını yaladı, onun her bir parçasında gezdirmek istediği dudaklarını kulağına yaklaştırdı ve oldukça çekici bir sesle mırıldandı. "Hatırlatsana."

Kaşları çatılmış, alnı tam olarak yastıkla bütünleşmiş ve nefesi kesilmişti. Boğuk bir sesle "altında inlemek istiyorum." Dedi. Çıplak, morluklarla süslenmiş bedenini üstündeki sanatkar adama acı ve zevk karışımı bir hisle iterken boğazında yükselen iniltinin firar etmesine engel olamamıştı. "Çığlık atmak, diye bir tabir kullandığımı hatırlamıyorum."

Kapının arkasından tüm konuşulanları duyan fakat bunu belli etmekten ölümüne kaçınan asistanlarının parmaklarının sert tahtayı dövüş sesi ilişti kulaklarına. Altında nefes nefese kalmış ve minik minik ter damlaları dökmeye başlamış genç adamın söylediklerine karşı sırıtışı bile yarım kalmıştı. Öfkeyle nefesini verip altındaki hassas adamın bu hava akışıyla ürpermesine sebep oldu "Efendim, görüşmeniz olduğunu söylüyorlar."

Dişlerini sıkıp derin bir nefes aldı ve hala içinde olduğu adama doğru eğilip kulağının arkasına ıslak bir öpücük bıraktı. "Onlara söyledin, değil mi?" Dedi yumuşak bir sesle.

Başını hızlı hızlı aşağı yukarı itaatkar bir biçimde salladı. "Sabah bile belki dönemeyeceğimizi söyledim. Ayrıca bizi burada nasıl... Bulacaklar ki?" Yumruğu içindeki yorganı gevşetmiş, kuru boğazını yutkunarak ıslatmıştı sonunda.

Yüzüne yine o sırıtıştan yerleşirken kulak memesini dişleri arasına aldı üstündeki adam, nazikçe ezip tatlı hırıltısını dinlemek istedi. "Senin de altında inlemek isteyen hayranlarının olduğunu unutuyorsun." Yavaş yavaş bu kutsal ana son vermek zorunda olduğunu bilerek içinden çıkıyordu ki onu, altındaki genç adamın sözcükleri durdurdu.

"Geçen gün beni öldürmek istediklerini söyleyen sözde hayranlarımdan mı bahsediyorsun?" Dedi hafifçe gülümseyerek. Sonunda şekilden şekle girmiş bedenini düzeltmekle meşguldü bunları söylerken. "Çirkin olduğumu biliyorsun, bence senin için gelmişlerdir. Kusursuz bir yüz ifaden ve her kızı kolaylıkla etkileyebilecek donuk gözlerin var."

Gözlerini kapattı. Kimliklerini saklamak için yıllar önce başvurdukları bu ünlü olma yöntemi, her ne kadar her şeyi kolaylıkla örtbas ediyor olsa da böyle derin yaralar bıraktığı da su götürmez bir gerçekti. "Ah, Hoseok..." yavaş yavaş kendini tekrar içine itmeye başladı beline sarılarak. "Laflarını geri almazsan seni, ağlayıp söylediklerin için çığlık çığlığa özür dileyene kadar sikerim. Kapının arkasındaki piç bile seni kurtaramaz elimden." Tamamen içine girdikten sonra işittiği o sesli inlemeye karşılık dişlerini sıktı. Eğer kendisini ele verirse yine o hayranlıkla baktığı yüzünün ne kadar çirkin olduğunu söylemeye başlayacağını biliyordu, şimdilik sessiz kalmayı bilmesi gerekiyordu.

Destiny [BTS Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin