Medya: Charlie Puth - How Long
♡♡♡
"Bıktım artık!"
Ağlayarak odaya giren, sinir krizi geçiriyormuş gibi görünmesine rağmen bedensel olarak oldukça sakin olan ve dans dersinden yeni çıktığı için olsa gerek gereğinden fazla yorgun görünen Jung Hoseok isimli genç oğlan sonunda yatağa bıraktığında yorulmuş ruhunu taşımakta güçlük çeken bedenini, ağlayışı da hızlanıvermişti. "Ondan nefret ediyorum! Aptalın teki o! Neden değer verip duruyorum!? Beni sevmiyor bile! Seven birisi neden böyle der ki? Sadece beş dakika istemiştim, sanki ömründen bir parça istiyormuşum gibi davranıyor!"
"Ah! Lanet olsun Hoba, sus artık!" Kulaklıklarının kapattığı kulağına adeta yılan gibi kıvrılan çığlık ve haykırışlar arasından huzursuzluğunu belli eden Min Yoongi, derin bir nefes almış, bedenini sandalyesi üzerine bırakmış ve odaya yeni girmiş olmasına rağmen günlerdir buradaymış gibi yatağa yayılmış oda arkadaşına kısa bir anlığına da olsa göz atmıştı.
Hoseok derin bir iç çekti, telefonunu tekrar açtı ve göz yaşlarının buğuladığı yazıları okurken hıçkırdı. "Gerçekten çok mu çirkinim ben, hyung?"
"Evet, öylesin." Küçük kardeşi gibi olduğu oda arkadaşına memnun bir kahkaha eşliğinde sunduğu bu cümlelerin sonucunda beklediği şeyler arasında çok fazla şey sıralanabilirdi ama en beklenilmedik olanı hıçkırarak ağlanılması olabilirdi ve Jung Hoseok da bunu rahatlıkla yapabilecek bir psikolojideydi.
"Kendimden nefret ediyorum! Bir kişi bile sevmiyor beni! Bu hayatı tamamen boşa yaşıyorum! Ölmeyi herkesten çok hak ediyorum. Keşke hemen şuracıkta ölsem! Tanrım lütfen canımı al, günaha girmek istemiyorum!"
Yoongi sessizce sandalyesinden kalkmış, gerçekten ciddi bir ifadeyle yatakta yatan ve şişmiş gözlerle okumaya çalıştığı mesajların yazılı olduğu telefonu tek halmede eline alarak tekrar masasına geçmişti. "Böyle boktan sözleri söylemeye devam edersen seni öldürene kadar ben sikerim, Hoba."
Hoseok birkaç saniyeliğine durumu fark etmek adına öylece durmuş, büyüğünün söylediği sözleri kafasında oturtmaya çalışmıştı fakat nafile... Az önce çirkinliğini onaylayan adam bir anda kendisine karşı kullandığı bu 'normal' sözler üzerine küplere binmişti.
"Yine Lee Hyeshi, değil mi? Bıktım artık o kızdan..." telefonun mesajlaşma ekranında yazan ismi gördüğü ilk anda nefretle dökülmüştü bu kelimeler dudaklarından. Bir dizini kendine çekerek sandalyenin üzerine basmış ve o şekşlde oturarak mesajları okumaya başlamıştı.
Jung Hoseok
Hey Hyeshi!
Nasılsın?
Bugün dersin var mı?
Derse gelecek misin?
Oh Hyeshi!
Aramalarıma cevap ver!
Hadi ama!
Seni yiyecek değilim ya!Lee Hyeshi
Yine ne var?
Yazdığın sırada dersteydim.
Daha programımı bile bilmiyor musun gerçekten?
Çok itici ve soğuksun!Jung Hoseok
İyi de dersinin tam olarak şu an başlaması gerekiyordu
Programını senden daha iyi takip ediyorum!Lee Hyeshi
Gerçekten gözle görülür derecede iyi takip ediyorsun, oppa(!)
Beni rahatsız edip durma!
İşlerim var.Jung Hoseok
En azından beş dakikalığına görüşemez miyiz?Lee Hyeshi
Aklını mı kaçırdın?
İşe geç kalacağım!
Başka bir gün buluşalım.Jung Hoseok
Hep böyle diyorsun ama asla zaman ayırmıyorsun!
Bana net bir tarih söyle en azından.Lee Hyeshi
Yakın zamanda çok meşgulüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny [BTS Fanfiction]
General FictionMin Yoongi, anlamsız bir şekilde geçirdiği uykusuz gecelerin sonucu keşfettiği hayran kurgu yazarlarının buluştuğu platformdan grubuna dair yazılıp yazılabilecek tüm kurguları okur fakat bir yazarın kurgu ve kalemi onu derinden etkiler. Sadece bunu...