Gökyüzü / Jiyoon (Yoonmin)

27 4 21
                                    

Haberin bile olmadan bu bölümü bana öylece verdiğin için teşekkür ederim. Sanırım emek hırsızı gibi hissettim ama yazmazsam da çok içimde kalırdı. Bu sürprize mutlu olacak mısın acaba? memyselfyoongi

Medya: The Neighbourhood - Softcore

Gökyüzü, gökkuşağından daha büyük bir renk sakalasını bedeninde barındırırken oldukça kusursuz görünüyordu ama onun kadar güzel miydi? Bir gökkuşağı etmese bile belki de insanlar, gökkuşağı görme ihtimallerinden daha yüksek olan bu hava kirliliğinin net belirtisine genel olarak boyun eğmeyi tercih ediyordu. Bir kişinin bile durup etrafına baktığını göremiyordum. Bir kişinin de durup güzel gökyüzünü çekmeye yeltendiğini göremiyordum.

Telefonumu çıkardım, kilit ekranını açmadan açtığım kamerayı gökyüzüne doğrulturken dudaklarım arasına sıkıştırdığım kürdanı da tükürmeye hazırlanıyordum. Onsuz vakitlerimi sigarayla doldurmaya alıştığım dönem her ne kadar çok geride kalmış olsa da hala dudaklarımdaki o derin boşluğu hissedebiliyordum. Bağımlılık denen şey böyle bir şeydi. Belki o, hayatımdan tamamen giderse yıllar sonra bile onun varlığını, sıcaklığını yakınımda hissetmeye devam ederdim.

Kameranın odağını, ışığın açısını ve renkli gökyüzünün birkaç saniye sonra kaybolmaya yüz tutacak görüntüsünü yapay ekranın ardından uzun uzun izliyordum. Birkaç kareyi en net haliyle çektikten sonra nasıl olduklarına bakmak için ben de diğerleri gibi eğmiştim başımı. Sıradandım şimdi. Beni bu sıradanlıktan çıkaran düşünceye sunabileceğim en güzel manzarayı incelemek için ben de diğerleri gibi olmuştum.

"Gökyüzü muhteşem görünüyor, değil mi?" Yumuşak ama erkeksi sesin sahibine yan bir bakış atsam da umursamamayı tercih ettim. Ellerimi tekrar uzun siyah paltomun cebine sokarken esen soğuk ayazın bebeğimi bulmaması için dua ediyordum. Kolayca hasta olup yataklara düşebilirdi. Böylesi bir şeydense ölmeyi yeğleyeceğimi biliyordum. "En az maruz kaldığımız rüzgar kadar soğuksunuz, bayım. Sizi kim bu hale getirdi?"

Gözlerim önünden uçuşan, artık kesmem gerektiğini haykıran koyu kahverengi tutamlara bakarken oldukça gergindim. Bedenimi de başımı da o yöne döndürmeden "işine bak" diye mırıldandım Sesimi yükseltmek istemiyordum, kendi kendisine yok olmasını ummak çok daha cazipti neticede. Uzaklardan sevgilisi onu görürse ne yapardı, en ufak fikrim yoktu. O halde onun karşısında olmaktansa ölürdüm.

"Tıpkı bu renkli gökyüzü kadar eşsiz bir güzelliğiniz var. Cildiniz, pirinç tanesi kadar beyaz, gözlerinizse yeni ay dönemlerindeki gece kadar karanlık. İlk bakışta size hayran olmayacak kimseyi tanımıyorum."

Umursamadım. Sırtımı arkamdaki duvara yaslarken gökyüzüne bakmaya devam ettim. Acaba o da çekmiş miydi fotoğrafını? Umuyordum ki böyle bir şey yapmamıştı. Gelir gelmez anlatacağı şeylerden olsun ama çekememiş olsun istiyordum. Ben göndereyim ve bu sefer yapacağı duvar kağıdının, benim çektiğim bir tane olması için ona yalvarmak zorunda kalmayayım istiyordum. Tanrı, benim bu aciz isteğimi kabul eder miydi?

"Tanışma lütfunda da mı bulunamazsınız?" Yavaş adımlarla karşıma geçen, benimle hemen hemen aynı boylarda olan adama dikkat kesilmiştim. İleri geri sallanıyor, ilgimi çekebilmek için güneş kadar parlak gülüşünü bile kullanıyordu. "Oysa bu kusursuz adamın adını bilmek beni ne denli mutlu ederdi, size anlatamam."

"Min Yoongi." Dedim soğuk bir sesle. Herkesin korkup kaçabileceği bu tona karşı daha çok yaklaştı bana, meydan okurcasına.

"Çok güzel bir adınız varmış. Adım Jung Hoseok." Elini uzatmış, tokalaşmak istemiş olsa da cevabım gecikmemişti.

Destiny [BTS Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin