" Kumru, dursana !"
Bağırırken, esen hava nedeniyle hızımı arttırmaya çalıştım. Kollarımı yavaşça kendime sararken kızaran gözlerime lanet etmeye başladım. Allah'ım, lütfen onun yanında ağlamaya başlamayayım.
" dur diyorum sana !" Sesini yükseltirken, kolumu çekiştirmesi ile sertçe ona dönmek zorunda kaldım.
" Barış, tamam. Haklısın, aptallık ettim. Seninle gelmemeliydim. Kendini bunun için suçlu hissedip de peşimden gelme. Ben kendi başımın çaresine bakarım. Şimdi lütfen bırak beni "
" her şeyden önce seni bu karanlıkta, bu ormanda bırakamam Kumru. Ayrıca, sana demek istediğim bu değildi. Sadece, benimle ne amaçla geldin buralara kadar bilmiyorum ama bil ki ben ... "
" sen ne Barış ?"
Gözlerine uzun uzun bakmaya devam ettiğimde zor bir şey söyleyeceğini anladım. Sormam ile, derin bir nefes alarak devam etti.
" ... ben senden vazgeçeli çok oldu. Bunu bilerek yanımda dur, hareketlerimi yanlış anlama. Geçmişin hatırına her şeyi yapıyorum."
Dediğinde, önce şaşırdım. Sonra düşünceler yavaş yavaş beynime akın etti. Ellerini kollarımdan kurtarınca karanlık sayesinde yüz ifademin belli olmamasına şükrettim. Tebessüm ettiğimde, o da şaşırmıştı.
" anlıyorum Barış, ben zannettim ki sen niyetimi yanlış anladın. Seninle daha fazla durmamamın nedeni aynı şekilde beni yanlış anlarsın korkusuydu. "
Yüz ifadesi bir anda soldu sanki, az önceki ciddiyeti yerini tuhaf anlamlandıramadığım bir ifadeye bıraktı. Şaşırmıştı sanırım, gözlerinden anladığım kadarıyla şaşırmıştı ama şaşkınlığı uzun sürmedi.
" herşeyi hallettiğimize göre , eve dönebilir miyiz ? "
İlerlerken, sonunda akan yaşlarımı durdurabilmiş ve mantıklı düşünmeye başlamıştım. Düşüncesine hak veriyordum doğrusu, eğer içimizde bazı şeyleri öldürdüysek hareketlerimizden mânâlar çıkarmamamız gerekir. Bunu dile getirdiğinde sakin tepki vermemek garip olurdu zaten.
Ayrıca, onu gördüğümde ne kadar sevinirsem sevineyim, bana yaptıklarını ve onunla yollarımızı ayırdıktan sonra yaşadığım şeyleri bir anda unutamam. Barış bir sürü insandan destek almıştır ama ben İrem'le daha yeni tanışıp kendime gelebilmiştim. Ne halde olduğumu bilmiyordur bile. İşte bu en kırıcı olanıydı. Geçmişin hatrı varsa, insanlar arkadaş kalmalı. Biz onu da beceremedik.
" içerisi de en az dışarısı kadar güzel , sadece eski halinin de anıları vardı "
Diyerek içeriye girmiş oldum. Barış da ayakkabılarını çıkarırken başını sallamakla yetindi. Ayakkabılarımı kenara koyup bildiğim ve tanıdıklığından dolayı evim gibi hissettiren bu küçük yere adımımı attım.
" yemek yememişsindir. Hazırlamama yardım eder misin ?"
" sen yemek yapmayı biliyor musun ki ? "
" hayır "
Güldüm. Mutfağın ışığını yakıp, dolapları karıştırmaya başladım.
" tamam, sen içeriye geç. Ben hallederim "
" olmaz, yardım edeyim. En azından bir şeyleri doğrar ve malzeme verebilirim "
" tamam, o zaman ... "
***
İki bardak suyu, masaya koyup oturduğumda sessizce yemeğe başladık. Yemek yaparkenki sessizlik çok önemli değildi ama şimdi, sessizlik tuhaflaştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ferzane
Roman pour AdolescentsGenç, geleceği parlak bir çocuk. Şarkıcılık yolunda ilerlemek için çocuğun kurduğu hayallerine yardım eden bir kız. Kumru, Barış ile birlikte bu yola baş koysa da, yolun yarısında aralarında bazı sorunlar çıkar. Hayatlarını ayırmaya karar veren iki...