UMUDUN IŞIĞI

315 124 12
                                    

Uzun bir aradan sonra tekrardan merhaba, sizleri çok özledim. İyi okumalar 😊

Elamire'in uzun süre zindanın duvarlarında yankılanan hıçkırıkları bir zaman sonra bitkin ve umutsuz iç çekmelere dönüşmüştü. Artık o iç çekişler de kesilmiş, kuzeni huzursuz ve sayıklamalarla dolu bir uykuya dalmıştı. Belki de zihni, içinde bulunduğu durumdan kaçmanın tek yolu olarak uykuyu bulmuştu. Defalarca kez seslenmesine rağmen bir türlü uyanmamasının sebebi bu olabilirdi, bilemiyordu. Ancak Edric artık kulaklarının ve zindanın kadim taş duvarlarının bu hıçkırıklara ve yakarışlara fazlasıyla aşina olacağından emindi.

Amcasının enjekte ettiği Myr kanının etkisi Edric'in hayatında gördüğü en korkunç şeydi, damarlarında yürüyen kanı bu dehşet karşısında donmuştu adeta. Collin, o iğrenç kanın bedeninde dolaşmaya başlamasıyla deliye dönmüştü. Bedeni şok dalgasına kapılmış gibi sarsılmış, kasları uzun bir süre seğirmişti. Bir süre yerde sürünüp kıvrandıktan sonra kalkmış ve bedenini hücresinin duvarlarına çarpa çarpa minik hücrenin içinde koşturmuştu. Defalarca.

En son hücrenin kalın, metal parmaklıklarına son sürat koşup başını sertçe çarptıktan sonra yere yığılmıştı ve o andan beri cılız soluklarından başka yaşadığına dair hiçbir belirti göstermemişti. Belki de böylesi onların akıl sağlıkları için daha iyiydi, özellikle de Elamire için... Edric o çığlıkları ve hayvani bağırışları ömrü boyunca kulaklarından silemeyeceğine emindi.

Alvaro kaç defa buna şahit olmak zorunda kalmıştı bilemezdi, ancak genç adam o zamandan beri sabit bir şekilde hücresinin duvarına bakıyordu. Ayağını saniyeleri sayar gibi bir ritimle taş zemine vuruyordu, bir şeyi bekler gibi bir hali vardı. Belki de kendi sırasını bekliyordu, kendine çekerek kollarıyla sarmaladığı dizlerini kavrayan parmaklarının titrediğini buradan bile görebiliyordu Edric.

Hemen sonra neyi beklediğini anladı. Ağır kapı aynı gürültüleri çıkararak açıldı ve Dük Andohir ritmik ve ağır adımlarla birkaç basamağı inerek koridorda yürümeye başladı. Acele etmiyordu, yüzünde gayet keyifli bir ifade vardı. Dudaklarından bu ifadeyi tamamlayabilecek kadar tatlı bir melodi dökülüyor ve hücrelerin arasındaki korku dolu havayla karışarak bir tezat oluşturuyordu.

Amcası Alvaro'nun bulunduğu tarafa değil de kendisine doğru yöneldiğinde Edric aldığı onca yıllık eğitime rağmen içinin ürpermesine, kalbinin korkuyla titremesine engel olamadı. Ritmik adımlar hücresinin önünde durdu ve kilit aceleci bir elin hamleleri altında tıkırtılar çıkararak açıldı.

Amcası yanına geldiğinde Edric oturduğu yerden hızla kalktı, kendisine tepeden bakmasına kesinlikle izin vermeyecekti. İki erkek karanlık hücrenin içinde karşılıklı dikilmiş birbirlerini izliyorlardı şimdi.

"E, sevgili yeğenim, amcana taç giyme büyüsü için yardım edeceksin değil mi?" Gülümsemesi tatlı olmaktan çok uzaktı, o gözler binlerce tehditle beraber cehennem kuyularının karanlıklarını taşıyordu sanki.

Edric amcasının yüzüne tükürdüğünde artık kalbinde hiçbir korku yoktu. Hiçbir gerçeklik, bu canavarın tahta oturup bu huzurlu diyarı yönetmesi kadar korkunç olamazdı.

"Benden alabileceğin tek şey bu olacak." diyerek dişlerinin arasından hırladığında amcası yüzünü kolunun yeniyle temizledi ve güldü. Uğradığı hakaret umurunda bile değildi, üzerinde istediğini eninde sonunda alabileceğine emin olan o insanların rahatlığı vardı. Sakince aynı keyifli ifadeyle cebinden o iğrenç siyah kanla dolu olan bir şırınga çıkardı.

Dük'ün bir ıslığıyla hücreye dalan iki kukla asker Edric'i iki omzundan kavrayarak yere sabitledi, yaralandığı için karşı koyabileceği fazla bir kuvveti yoktu zaten, kalın zincirler de büyüsünü baskılıyordu. Bu yüzden yapabildiği tek şey hırlayarak amcasına dişlerini göstermek olmuştu.

Gecenin Varisi #1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin