yedi

181 26 2
                                    

7•

"Sizinle yemek yemem uygun mu?" Yoongi sorduğunda Seokjin onun beyaz ceketini giydiriyordu. Şişmiş karnı yüzünden ceketinin önü kapanmadığı için açıktı. "Sen benim eşimsin, Yoongi." Yoongi bakışlarını kaçırmıştı. Doğru ya. Birkaç gün önce bütün krallığın önünde evlenmişlerdi. Ama Yoongi yine de huzursuzdu. "Ama Prens'im ben--" cümlesi, karnında hissettiği tekme ile yarım kalırken bir anda duraksamıştı. Bebeğin bu tekmesi diğerlerine göre fazla sertti. Sinirlenmiş miydi? Jimin'e karşı geldiği için miydi? Bekle, bebek bunu farkedebilir miydi?

"Sorun ne?" Yoongi elini karnına koyup tekmelerin acısını azaltmak istemişti ama pek başardığı söylenemezdi. İlk kez böyle bir şey başına geliyordu. Normalde bebeklerinin tekmeleri hafif ve az olurdu. "Tekme atıyor." Jimin heyecanlanmıştı. Bebek, ilk kez Jimin'in yanında tekme atmıştı. Prens bir anda Yoongi'ye atıldığında Yoongi karnına doğru gelen eli sertçe tutup geri itmişti. Jimin şaşırırken Yoongi ne yaptığının farkına o an varmıştı. "Üzgünüm, ben--" zarar verecek sanmıştı, aklı bir anda önceki hayatına gitmişti. Aptallık ediyordu sadece.

"Tamam, sorun değil. İyiysen yemeğe gidelim." Yoongi başını sallayarak Seokjin'in açtığı kapıdan Jimin'in hemen peşinden çıkmıştı. Üçü sırayla yürürken büyük yemek salonunun kapısının önüne gelmişlerdi. Kapı büyük bir gürültüyle açıldığında yine sırayla içeri girmişlerdi ama bu sefer Seokjin izin isteyerek kapının dışında kalmıştı. Prens ve Yoongi'nin sandalyeleri iki hizmetçi tarafından çekilmiş ve başka bir hizmetçi tarafından masadaki herkesin yemekleri servis edilmeye başlamıştı.

Yemekler servis edilirken Yoongi, Prens'i taklit ederek ilk dizlerine bir mendil koymuş ardından başka bir tanesini yakasına sıkıştırmıştı. Gömlek yüzünden karnı biraz sıkışmıştı ve bu canını yakıyordu. Az yiyecekti, zaten normalde de fazla yemek yiyemiyordu. Yoongi adını ve nasıl yenildiğini bilmediği bu yemekler karşısında çaresiz kalırken Jimin, Kral'ın aşağılayıcı bakışları altında Yoongi'ye yardım etmişti. Yemek masasında çatal bıçak sesleri dışında hiç ses yoktu. Yoongi öksürmek istiyordu ama ses çıkacak diye korkusundan öksüremiyordu bile.

"Doğruma ne kadar zaman kaldı?" Kral yemeğini bitirip yakasındaki mendille dudaklarını silerken sorduğunda Yoongi derin bir nefes almıştı. "Bir ay, Kral'ım." Kral düz yüz ifadesiyle Yoongi'yi kısaca süzmüştü. Onun rahatsız olduğunu anlayabiliyordu ama umrunda değildi. Bu dünyaya herkesin isteğini yerine getirmeye falan gelmemişti sonuçta. "Jimin birkaç hafta içerisinde reşit olacak. Bebek doğduktan sonra Jimin'le bir bebek daha yapacaksınız. Bunu bir daha göremeyeceksin, ölecek." Jimin sertçe sandalyesini itip ayağa kalkmıştı. "Baba!" Yoongi elindeki bıçağı masaya bırakıp başını eğmişti. "Bunu nasıl söyleyebilirsin? Bu bebek ölmeyecek, izin vermiyorum!" Yoongi kendini koruyan Jimin'e bir bakış atarak onun gibi ayağa kalkmış, yakasındaki ve dizlerindeki mendilleri masaya bırakmıştı. Hizmetçiler, onun gözlerindeki hüzünü görebiliyordu.

"Afiyet olsun, izninizle." Kapıya ilerlemiş ve açılan kapıdan çıkıp hızlıca basamakları tırmanmıştı. Bu kadar hızlı hareket etmesi yasaktı ama şu an bunu düşünemiyordu. "Yoongi?" Odanın kapısı sertçe Seokjin tarafından açıldığında Yoongi yatakta cenin pozisyonunda yatıyordu. Odaya girdiği gibi çeketi ve gömleğinden kurtulmuştu. Yaralarla dolu beyaz teni, pencereden içeri giren turuncu ışıkta parlıyordu. "Ne oldu? Prens, sana bakmamı söyledi ve gitti. Otuz dakika içerisinde ne yaptın? Sana biraz dikkatli olmanı söyleyip durmuyor muyum ben?" Başlarda Seokjin, Yoongi artık Prens'in eşi olduğu için saygılı konuşuyordu ama Yoongi istemeyince saygı ifadelerini ortadan kaldırmıştı.

• vaveyla •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin