•
2022 Daegu
Hava kararmıştı. Eylül akşamlarından biri olduğu için serin bir rüzgar tenlere değiyor önce üşütüyor ardından hiçbir şey olmamış gibi çekip gidiyordu.
Kim Jisoo ensesinden boynuna damlayan terle derin bir nefes aldığında çantasının askısını parmaklarının arasına dolamış ellerini dizlerine yaslayıp omzunun üzerinden arkasına bakmıştı. Mahallenin en üstüne ailelerinin neden ev yaptığını yada tüm bu etrafındaki müstakik evlerin neden var olduğunu yıllarca sorgulamıştı. Neden yokuş yukarı her seferinde kan ter içinde çıkmak zorunda kalıyordu.
Küçükken cılız bedeni pek ağır olmadığından yazları bile güle oynaya çıkardı. Dondurmasını yalayarak koştuğu o günleri hatırladığında iç çekti. Terli bedeninin ıslattığı yumuşatıcı kokan tişörtleri her rüzgar estiğinde boynundan buram buram süzülürdü. Saçlarını her seferinde iki yandan bağlardı. Bademciğini alana kadar annesinden gizli dondurmasını bitirmeye çalışırdı. Ertesi gecesinde ateşler içinde inlerdi orası ayrı.
"İnancını koru Kim Jisoo"
Yürümeye devam etti. Evlerinin önündeki bozuk sokak lambasına görene kadar durmamıştı. Kısa saçlarının perçemleri ara sıra burnunun üzerinde dinlenmiş üfleyerek uçmasını sağlamıştı. Sarı ışık söndüğünde elleri belinde çantasını bu kez boynuna dolamış soluklanmaya çalışıyordu. Bir kaç adım daha attı. Sokak lambası yandığında Min Yoongi'yi fark edebilmişti.
Kupasından yükselen buharlar burnuna iliştiğinde kahve çekirdeklerinin yoğun kokusunu alabilmişti. Bacak bacak üzerine atmış alnının üzerine dökülmüş siyah tutamlarının altında dinlenen irisleriyle Kim Jisoo'yu izliyordu. Gözlerindeki eğlenen ifade alayla sırıtan dudaklarıyla birleşmiş Jisoo'nun memnuniyetsiz sert soluğuyla yaşadıkları rutin günlere yenisi olarak eklenmişti.
Her akşam kendisinden önce gelir evinin merdivenlerinde keyif kahvesi eşliğinde eğlenerek kan ter içinde kalan bedenini izlerdi. Şanslı ise laf dalaşına girmeden evine girerdi. Ki bu pek mümkün olmazdı.
Min Yoongi ile 6 yaşında iken tanışmıştı. Anaokulunda ilk günüydü. Kim Jisoo o gün annesinin gidişinden sonra çığlıklar eşliğinde ağlamıştı. Yumruk yaptığı elleriyle gözlerini sık sık siliyor gözyaşlarını yanaklarından sarı bluzunun yakalarına dökülüyordu. Ağzının içine kaçanlar yüzünden ara sıra hıçkırıyor derin bir nefes aldıktan sonra ağlamaya devam ediyordu. Bayan Kwon'un telefonda, bahçenin önündeki endişeli annesiyle konuştuğunu duyduğunu anımsıyordu. Diğer çocuklar bir köşede oyuncak parçalarıyla oynuyorlardı. İki hafta geç yazıldığı için alışmış olmalılarki arada kendisine tuhaf bakışlar atıp oyuncaklarına geri dönüyorlardı.
Öksürük krizinin bitiminde karşısında bulmuştu Min Yoongi'yi. Kendisine kırpıştırdığı kirpikleriyle bir kaç dakika bakakalmıştı. Kim Jisoo ağlamayı kesmiş kısık kısık iç çekerken etli dudaklarını aralamış ilk kez konuşmuştu kendisiyle. "Sümüklerin akıyor. "Aklına gelen anılarla hırsla yürümeye başladı. Çıplak ayaklarından kayacak olan terliklerine kısa bir bakış atıp onu geride bıraktığında Min Yoongi aralarındaki sessizliği her zamanki gibi ilk bozan olmuştu.
"Sigara kullanan yaşlı ajussiler bile senden daha hızlı çıkıyor şu yokuşu. "
Kahvesinden bir yudum aldı. Ayın ışığı kıvrılan dudaklarına kirpiklerinin gölgesini düşürmüştü.
"Eskiden gece yarılarına kadar işte kalırdın. Biliyormusun Min Yoongi sanırım en mutlu olduğum günlerdi. "
Kim Jisoo iki basamaklı tahta merdiveni çıkıp vücudunu alçak balkonuna bıraktığında sırtı soğuk ahşapla buluşmuş bakışları gökyüzündeki yıldızlarda dolaşıyordu. Rüzgar kahve kokusunun yanında gıcık olduğu okyanus kokusunuda getirmişti. İnip kalkan göğsü sesli soluklarıyla birlikte ritim tutturuyordu. Min Yoongi'nin boğuk sesini işitti. Yorgun geldiğini yeni fark ediyordu.
"Bugün önemli misafirlerim vardı. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar ağır mesai yaptım. "
Kim Jisoo doğruldu. Kafasını yan tarafa çevirdiğinde Min Yoongi'nin ellerini arkasına yaslayarak kendisini izlediğini görmüştü. Kupayı ahşap parkenin üzerine bırakmıştı. Bisiklet yaka siyah tişörtü katlanmıştı. Başı omzuna düşmüştü. Gözlerinin altındaki morlukları zorlukla seçebildi.
"Hah! Yemek yapmak ne kadar zor olabilir ki."
Bunu Min Yoongi'yi sinir etmek için yapmıştı. Yoongi aralarıdaki bu gafa omuz silkti. Gözlerindeki yorgun ifadeye karışan keyifi gizlemiyordu.
"Sırf yemek yapamadığın için mahalledeki ajummalar oğullarını senden uzak tutuyorlar. "
Kim Jisoo sinirle dişlerini dudaklarına geçirdi. Çattığı kaşlarıyla dik dik Min Yoongi'nin suratına bakıyordu.
"Lisede oğulları deli oluyordu bana. "
Min Yoongi kıkırdadı. Bakışları evlerin aşağısında kalan denize kaydığında ayın yansımasının suyun üzerinde dinlenişini seyrediyordu.
"Sadece bir çıkma teklifi aldın Jisoo. Tüm erkekler peşinde geziyormuş gibi davranma. "
Kim Jisoo çantasını Yoongi'nin yapılı omzuna fırlattığında askısı kupaya çarpmış içindeki kahve Min Yoongi'nin bacaklarına dökülmüştü. Yanan tenine karşılık hızla ayağa kalktığında küfürler yağdırıyordu.
"Siktir! "
Kim Jisoo kahkaha atarak geri uzandı ahşap parkeye. Min Yoongi'nin homurtularını duyabiliyordu. Kendisine soktuğu laflara karşılık havaya dil çıkarttı. Gözleri titreyen yıldıza kaydığında yalnızca kendisi duyabileceği şekilde fısıldamıştı.
"Başka bir evrende dahi sinir bozucusun Min Yoongi. "
•Son cümle ile 4.duvarı kırdığımı anime izleyenler fark etmiştir. Karekter diğer kitaplarıma yönelik ima yaptı. Bunu sık sık bu kitapda yapmayı düşünüyorum. Kendinizi hazırlayın derim.
Yorum yapmadan gitmeyin.
Yeni bölüm etkileşime göre gelecektir.
İyi günler 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You are the traffic ,yoonsoo
Hayran Kurgu•Min Yoongi ve Kim Jisoo'nun evleri çocukluklarından beri yan yanaydı. Birbirlerinden pek hazetmezlerdi. En azından öyle biliyorlardı. "herkes nasıl kalabalık ediyor senin dışında."