Birkaç ay boyunda gündüzler geceye, geceler ise gündüze karıştı. Jungkook odasından akşam yemekleri hariç dışarı adımını bile atmadı. Bu süre içinde Taehyung yakınlardaki şehre isyancı bir grubu bastırmak için gitmiş ve bir hafta sonra babasının gururu olarak başarıyla geri dönmüştü. Üstelik kendisi ile birlikte getirdiği tek şey başarıları da değildi. Sağ omzundan kaburgasının yarısına kadar uzanan derin kırmızı bir kılıç yarası da onunla birlikte geldi. Jungkook önceki akşam tabağındaki ördek rostosunu keserken zorlandığını farketmişti ve yaranın ciddi olabileceğini düşünmüştü. Kraliçe Roxana oğlu için çok endişelendiğinden olsa gerek prensin odasına girip çıkan hekimlerin ardı arkası kesilmiyordu. Hekimler iyice dinlenmesini tembih ettiği için Taehyung birkaç gün odasından çıkmadı hatta Jin'in onun odasına girmesi bile yasaklanmıştı. Akşam yemeklerindeki Veliaht Prens'in sandalyesi ve kılıç talimi için kullandığı arka bahçe yaklaşık iki hafta boyunca boş kalmıştı.Jungkook'a da prensin yüzünü bir müddet görmemek iyi gelmişti. Kendi yüzüne 'onun' merhameti altında yaşadığını söylediği günden beri Prens'den nefret ediyordu. Gerçek bir nefretti, ancak prensin yaralanmasından keyif duyacak kadar değildi...
"Kraliçe Roxana sizin için yeni kumaşlar getirtti, Prens Jungkook." Sarayın baş hizmetlisi Bayan Nadine rengarek çeşit çeşit kumaşları önüne serdiğinde söyledi, "İçlerinden beğendiklerinizi seçmenizi ve gül kurusunun size çok yakışacağını da iletmemi istedi."
Bayan Nadine günde en az iki kez odasına gelip Prens'i kontrol eder, bir ihtiyacı olup olmadığını sorardı. Çoğu zaman, Jungkook hizmetlilerin yardımlarını görmezden gelirdi. Kendi işini kendi görmeye çalışırdı. Her ne kadar ona prens denilse de bu ülkede kimsenin prensi olmadığını çok iyi biliyor ve buna göre yaşıyordu.
Hizmetliler içeri girmeden önce yatakta uzanmış en sevdiği yazar Dante'nin kitabını okuyordu.
İstifini bile bozmadan,"Yeni kumaşa ihtiyacım yok," dedi. Getirilen kumaşlara bakma gereği bile hissetmemişti."Yeterince kıyafete sahibim."
"Kraliçe Roxana, böyle diyeceğinizi tahmin etmişti, Bu yüzden eğer içlerinden bazılarını seçmez iseniz bütün kumaşlardan yapılmasını emretti." Tehdit üzerine Jungkook'un kafası kitabın üzerinden kalktı. Kraliçe Roxana'nın akıl almaz bir zekası vardı, onu görmezden gelmeyi bile neredeyse imkansız kılıyordu. Kaşlarını çatarak, isteksizce gözlerini kumaşların üzerinde gezdirdi. Üç sandık dolusu onlarca kumaş rulosu odasının zemininde yatarken serada yetiştirilen farklı türden farklı renkten çiçekleri andırıyorlardı. Renkleri o kadar canlıydı ki Jungkook'un gözleri bir an kamaştı. Bir mücevher gibi parlıyorlardı ve en az onlar kadar değerli olduklarını biliyordu.
"Bütün kumaşlardan kıyafet yapmak ile mi tehdit ediyorsunuz beni? Dünya üzerinde hepsini sığdıracak bir dolap olduğundan bile şüpheliyim?" Nazik tehdit karşısında tek kaşı havalandı. Kraliçe'nin her hediyesini kabul etseydi daha büyük bir odaya geçmek zorunda kalabilirdi. Hoş, kimseden, özellikle ailesini katleden krallığın nazik kraliçesinden böyle talepleri yoktu.
"Kraliçe Roxana sizin için bir kıyafet odası kurulmasını emredecektir."Dedi Nadine.
Kitabı buruşturarak yatağa bastırarak, "Saçmalık, hiçbirini giymeyeceğim!" Dedi Jungkook.
"Bu büyük bir israf olurdu." Ölçülü nazik bir sesle cevap verdi Nadine. Ellisine merdiven dayamış orta yaşlı bir kadındı, ailesi kuşak boyunca Kral'lara ve Kraliçe'lere hizmet etmişti. Saray adabını bu kaledeki herkesten daha iyi biliyor ve uyguluyordu. Kraliçe Roxana'nın en güvendiği kayhasıydı, onu özellikle Jungkook ile ilgilenmesi için görevlendirmişti. Ona biraz zorluk çıkarsa da prensi, çocuğu gibi seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hainler Saltanatı (TaeKook)
Historical FictionJeon Jungkook esir bir prens olarak Veliaht Prens Taehyung'a hediye edilir. ***** "Ben kimsenin malı değilim! Hiç kimsenin değilim!" "Bu ülkede gözünün gördüğü her şey bana ait."dedi prens, tıpkı diğer gencin adımını taklit ederek, "Baktığın göky...