BEŞ

1.4K 173 94
                                    


Yıllar yıllar önce tıpkı bugün ki gibi yıldızlı bir gecede, Jungkook uyumaya hazırlanıyordu. Pamuklu pijamasını giymiş, ipek gibi bakır saçları hizmetliler tarafından özenle taranmış, kuş tüyünden yastığına bir damla lavanta yağı damlatılmıştı. Annesi, Kraliçe Silvia her zamanki gibi yatmadan önce onu öpmek için odasına girdiğinde yatağına yeni girmişti. O gün Jungkook annesinden sadece öpücük istememişti. O daha küçük bir çocukken yatağa girmeden önce annesi daha önce hiç duymadığı hikayeler anlatırdı ona. Zamanla yaşı büyüdükçe hikayeler azalmış yerini tatlı öpücükler almıştı. Ama o gün küçük prens'in uyuyası yoktu. Annesinden daha önce hiç duymadığı bir hikaye anlatmasını istedi. Şuan zihninde sisli bir bulut atlası gibi olan bulanık gece de Kraliçe Silvia, yumuşak sesi ile bir hikaye anlatmaya başladı... Bu hikaye öyle uzak diyarlardan geliyordu ki, cümlesine; 'dünyanın sonundaki ülke' diye başlamıştı. O kadar uzak ki o ülkenin insanları kendi tanrılarına bile inanmıyordu. Onların tıpkı kendilerine benzeyen, insan gibi görünen, insan gibi aşık olup nefret eden, kıskanan, ihanete uğrayıp intikam alan tanrıları vardı. O zamanlar bu Jungkook'a çok garip gelmişti bu yüzden annesini can kulağıyla dinlemeye başlamıştı.

Hikayede; güzel bir prensesin gemisi, su ihtiyacını karşılamak üzere 'dünyanın sonuna' yaklaştığı görülünce onun güzelliğini kıskanan ''aşk ve güzellik tanrıçası'' Afrodit'in yarattığı fırtına tarafından batırılmış. Rivayete göre, gemisi  o ülkenin mavi sularına batan güzel prensesin yüzerek kıyıya çıkması üzerine ise Afrodit bu kez doğa üstü güçlerini kullanarak onu beyaz bir kayaya çevirmiş. Adını da bu prensesten alan güzeller güzeli nadide bir kum zambağına dönüşmüş ve her yıl beyaz çiçekler açarak sahilleri süslemiş. Kötülüğe karşı iyilik, nefrete karşı merhamet, çirkinliğe karşı güzellik. İntikam yerine seçilmiş bağışlama erdemi, Jungkook'u derinden etkilemişti. Annesine o çiçeğin neye benzediğini merak ettiğini ve görüp göremeyeceğini sorduğunda, gerçeğini görmesinin imkansız olduğunu söylemişti. Malesef Molnar'ın soğuk ikliminde yetişemeyecek kadar narin bir çiçekti. Jungkook hayal kırıklığına uğramadan önce annesi boynundan elmas bir kolye çıkarıverdi, değerli mücevherlerden örülmüş zarif yapraklarının arasında elmastan tomurcukları olan, güzelliği göz kamaştıran bir parçaydı.

Şimdi Taehyung ile birlikte Varga'nın kent merkezinin kalabalık sokaklarında tezgahları gezerken gözüne çarpan çiçek figürleri aklına, yıllar önce annesinin anlattığı hikayeyi ve boynunda sakladığı kolyeyi getirmişti. Bazıları taştan heykellerdi, bazıları rengarenk mum şeklindeydi, kilimlere dokunmuş motiflerdi, değersiz metallerle yapılan kolyeler, takılar ve yüzüklerdi ama her yerdeydiler. 

''Neden her yerde zambaklar var?''dedi Jungkook. Varga gibi barbar bir ülkede, böylesine güzel bir çiçek neden bu kadar önemliydi?

''Onlar zambak değil''dedi. Omuzları dik, yürüyüşü sağlamdı. Jungkook, Veliahtı hiç tanımasaydı bile sokaklarda gezen bu adamın bir soylu olduğunu düşünürdü. Çoğu kişi de öyle olduğunu düşünüyor olmalıydı. Kendisine bir şeyler satmak için uğraşan birkaç pazarcıyı geçiştirerek devam etti. ''Kum Zambağı, sadece Varga'nın sahillerinde yetişir.'' Taehyung bir adım önden yürürken söyledi.

Jungkook'un zihninde şimşekler çakmaya başlamıştı. Yıllar önce annesinin anlattığı hikayedeki zambaktı bu. Afrodit'in kıskançlığından öldürdüğü prensesin ruhu, Varga'da mıydı? ''Dünyanın sonu...'' diye fısıldadı, şoka girmiş gibi. Dünyanın sonu Varga mıydı?

''Ne?''dedi Taehyung.

''Hiç''dedi geçiştirerek, şimdi pazardaki tezgahlara daha dikkatli bakıyordu. Ama hiç canlısını görememişti. Aslen neye benzediğini çok merak etmişti. Bu yüzden merakına daha fazla dayanamadı. ''Gerçeğini görebilir miyim?''diye sordu, biraz heyecan dolu bir sesle.

Hainler Saltanatı (TaeKook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin