YEDİ

1.5K 188 186
                                    

🎶Carol of the Bells🎶
(Dinlenmesi önerilir)
____________________

...Kutlama gecesi...

Veliaht Taehyung, annesi Kraliçe Roxana'nın kendisi için hazırladığı partiden kaçmak gibi bir planı yoktu ama yemek salonundaki gürültülü ses, kahkahalar, çatal bıçak ve kadehlerin tokuşturulma seslerinden bir süre sonra sıkılmıştı. Kafasını dinlemek için elindeki yarım kadeh şarapla birlikte terasa çıktı. Rüzgar ılık ılık yüzünü yalarken, yıldızlı geceye ve ayın parlak dolunayına bakmak için kafasını kaldırdı. Bu yılki şampiyonluğu onu geçen yıllar ki kadar mutlu etmemişti. İçeride Jungkook'un her zaman oturduğu sandalyeyi boş görünce aslında, umursamamak istediği bazı konuları çok da kolay zihninden atamadığını fark etmişti.

Turnuvadan sonra tekrar sardırdığı yaralı eli ile bakır kadehinden düşünceli bir yudum alırken, annesinin sesini duydu. Kraliçe şarap kadehine bakarak, ''Şarap yeterli olmadı mı? Hekim getireyim mi?'' diye soruverdi. Düelloda, henüz iyileşememiş kesiği tekrar zedelendiği için açılıp kanamıştı. Acısını dindirmek için haşhaş sütü içmesini öneren annesini reddetmiş, şarabın yeterli olacağını söylemişti.

''Hayır.''dedi Taehyung. ''İyiyim.''

''Emin misin?''

''Evet ayrıca benimle konuşmadığını sanıyordum. Jungkook'a davranışlarımdan dolayı hayal kırıklığına uğradığını söyleyen sen değil miydin Anne?''

Roxana'nın gözleri kısıldı. ''Hayal kırıklığına uğraması gereken sensin oğlum.''

Taehyung içini çekip bakışlarını tekrar gökyüzüne çevirdi. Ve Kraliçe de bu sefer oğlunun yanına katıldı. İncecik, kırılgan birer dal parçasını andıran parmaklarını terasın taştan korkuluğuna dayadı. ''Bir Kraliçe olarak seninle gurur duyuyorum oğlum. Ama bir anne olarak bazen merhametsiz bir oğul yetiştirip yetiştirmediğimi merak ediyorum.''

''Anne...''

''Beni dinle, lafımı kesme şimdi.''

''Eğer sevgiye hiç ulaşamamış, bir kedinin başını hiç okşamamış, güzel bir çiçeği hiç koklamamış, dans ederken hiç zevk almamış, elleriyle sadece kılıçları ve kalkanları kavrayabilen bir kral olursan aslında hiçbir şey olamamışsındır oğlum... İyi bir Kral olmanın yanı sıra nasıl iyi bir oğul, kardeş, arkadaş ve en nihayetinde de bir eş olduğunu öğrenmeni istiyorum.'' diye bitirdi cümlesini Kraliçe, daha sonra uzanarak oğlunun ellerini tuttu ve samimi bir gülümseme ile, ''Çünkü benim oğluma bu yakışır.''dedi.

''Belki de ona çok sert davranmışımdır.'' diye itiraf etti Taehyung iç çekerek, ''Yarın özür dilemeliyim.''

''Belki bir hediyeyle...''diye önerdi annesi gururla gülümseyerek.

Jungkook'u küçük düşürdükten sonra ona pahalı mücevherler almanın mantıklı olmayacağını biliyordu. Hem genci biraz tanıyorsa bu tarz bir hediyeyi asla kabul etmeyeceğini de biliyordu.

Ama aklında çok daha iyi bir şey vardı...

****

...Günümüz...

'Eğer cehennemi görmek istiyorsan geçmişe bak, eğer cenneti görmek istiyorsan güneş doğmadan önce arka bahçeye bak.'
P. T.

Jungkook her zaman içgüdülerini takip eden bir insan olmuştu. Şimdi ise onu nereye ve kime götürdüğünü bilmediği esrarengiz bir merakın peşine takılmıştı. Arka bahçeye giden taş merdivenleri inerken sarayın sessizliği ve ıssızlığı onu ister istemez bir ürpertiye sürükledi. Ama bir süre sonra bu ürperti, yerini daha güzel bir hisse bıraktı. Güneş neredeyse doğmak üzereydi, yaz çiçeklerinden tümsekler ve kemerler bahçeyi süslüyordu. Bölgeye, bir ressamın fırçasından pembe, kırmızı, mor ve beyaz bir sıçrama hakim olmuş gibiydi. Burnunu çiçekli kokulardan oluşan bir kakofoni doldurdu. Patika üzerinde yürürken

Hainler Saltanatı (TaeKook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin