taehyung'un üniversite okuduğu yıllardı. yarıyıl tatiline girmişkerdi ve taehyung kaldığı yurttan ailesinin yanına dönmüştü, ancak eskiden yaşadığı evde olmanın mutluluğunu şimdi hüzün almıştı.
çünkü jungkook'u özlemişti.
tatile girmeden önce jungkook'a duygularını açıklamamanın pişmanlığını yaşıyordu. eğer ondan hoşlandığını söyleseydi ve şu an bir birlikte olabilirlerdi her gün konuşabilirdi ancak aralarında böyle bir ilişki yoktu.
bir de reddedilme ihtimali vardı tabii.
iç çekip yüzünü ovuşturdu ve dizlerini karnına çekti. jungkook'u aramak istiyordu ancak saat gece yarısını geçmişti ve daha birkaç saat önce aradığı için bu kadar sık aramasının tuhaf kaçacağını biliyordu.
"buraya geleli daha bir hafta bile olmadı ve onu özledim." dedi eline peluş oyuncağını alarak. başta bu hissettiklerinin basit bir hoşlantı olduğunu düşünse de artık daha fazlası olduğunu biliyordu. jungkook'a karşı hissettikleri hoşlantıdan çok daha fazlasıydı, ona karşı derin bir bağ kurmuştu ve kurdu bile benimsemişti alfayı. bu işin sonunda kalbinin çok kırılacağını da biliyordu.
peluşu yatağın kenarına koydu ve uzanır bir pozisyon aldı. saat geç oluyordu ve artık uyuması gerektiğini biliyordu. bu yüzden nerdeyse başına kadar çektiği battaniyesine sığındı ve gözlerini kapattı.
uykuya dalabilmek için yerinde kıvrıldı. yatağın içinde dönüp durdu ve oyuncaklarına sarılarak kendini uyumaya zorladı ancak başaramadı.
karanlık ve sessiz odasında uzandığı yerden tavanı izlerken yerinden korkuyla sıçramasına sebep olan şey ise camına yüksek sesle çarpan taşın sesiydi.
taehyung büyüttüğü gözleriyle başını pencereye çevirdi. korkmuştu ancak gecenin bir vakti kimsenin penceresine taş atacağına inanmak istemiyordu.
"bir şey çarpmıştır belki." diye mırıldandı kendi kendine ve önüne döndü. gözlerini sıkıca kapatıp uykusuna odaklanmaya çalıştı. ancak tekrar aynı sesi duyması uykusunu kaçırmıştı. korkarak battaniyesini yüzüne kadar çekti.
aynı sesi üçüncü kez duyduğunda dolmuş gözlerini korkuyla kırpıştırdı. kalkıp annesini uyandırmak ve duyduğu sesi ona anlatmak istese de uyandırıldığı için kızacağını biliyordu.
dördüncü kez camında duyduğu gürültüyle yerinden kalktı. kendini sesin aslında olmadığına ve kafasında kurduğuna ikna etmeye çalışsa da camdan seken taşı görmesi planlarını suya düşürmüştü.
titreyen bacaklarıyla camın önüne yürüdü ve ucundan pencerenin dışına baktı. yerden taş toplayan bir adamı gördüğünde yutkundu. korkuyla dışarı bakmaya devam etti. adamı izlerken nefesini tutmuştu. boğulacakmış gibi hissediyordu.
ancak adam yerinden doğrulduğunda gördüğü tanıdık simayla rahatlamış bir nefes aldı. adam da taehyung'un nihayet cama çıktığını gördüğünde elindeki taşları bırakmıştı.
taehyung büyüttüğü gözleriyle camı açtı ve aşağı baktı. jungkook ise yüzünde büyük bir gülümsemeyle el sallamış, sonra esmer tenliye aşağı inmesini işaret etmişti. daha fazla bir şey demesine gerek yoktu.
taehyung başını tekrar içeri sokup bulduğu ilk kıyafeti üstüne geçirdi. ardından olabildiği kadar sessiz bir şekilde odasından çıktı.
merdivenleri adeta parmak uçlarında iniyordu. gece gürültü yapmaması konusunda oldukça hassas olan ailesini uyandırmamaya özen göstererek basamakları indikten sonra müstakil evin dışına attı kendine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bittersweet | taekook
ChickLit"... görüneni görürler yalnız. ben en uzak anlama veririm kulağımı."