adımları onu yine gizemli gencin evine götürmüştü. gözleri ilk kapının önünde yere bırakılmış salıncağa, sonra üzerinde uzanan kediye ve yerdeki kan damlalarına kaymıştı.
içini bir hüzün kaplarken, kedinin yanına yaklaşmış ellerini tüylerinde gezdirmişti. elleri usul usul tüylerde gezdirirken aklı yerdeki kan lekelerinde kalmıştı.
yavaşça kan lekekerine doğru ilerledi, parmağını kana değdirdiğinde kuruduğunu fark edince içini bir korku sardı.
o anın korkusuyla cama koştu, yerde oturan bileklerinde sargıları ile kitap okuyan genci görmek ne kadar onu mutlu etse de, bir yandan da merak içindeydi.
iyi olmadığının farkındaydı, bileklerine sardığı sargılar kanlıydı. eli kitabın sayfasına gitmiş, o an bir damla kan akmıştı bacağına. umursamamış sayfayı çevirmişti camdan izlediği genç.
bir süre onu öylece izlemiş, ardından papatyalara bakmaya başlamıştı. solmaya duran papatyalar, genci endişelendirmişti.
çünkü papatyalar, ölünce güzel kokardı.
-reha.
