adımları yine, onun evine götürmüştü genci. yine kapının önünde yatan gri, minik kediyi sevmişti. siyah saçlı genci, tekrardan göreceğinin heyecanı vardı üzerinde.
sevdiği kediyi bırakmak istemiyordu, bu nedenle kucakladı kediyi. yavaşça papatyalara doğru ilerledi.
papatyalar... solmuştu.
gözlerini cama çevirmeden önce, papatyaları koklamıştı güzelce. gözlerini cama doğru kaldırırken, genci henüz yerde görmemişti.
iyice yukarıya bakmış ve o an, gördüğü şey ile duraksamıştı.
o, ölmüştü.
işte o an her şey durdu. genç, durdu. kucağındaki kedi, durdu. hayatın durduğunu, hissediyordu genç.
kucağındaki kediyi papatyaların arasına bırakmış, koşarak evin kapısına gitmişti.
elleri titreyerek ambulansı aramış, adresi vererek kapıyı zorlamıştı. eski kapı bir kaç zorlamaya açılmıştı.
koşarak, ışığın geldiği odaya girdi. tavanda asılı duran bedeni görmek, kendine iyice acı verdi. merdivenleri çıktı, onu zorlukla da olsa indirdi ipten.
yere oturdu, genci bacaklarına yatırdı. elleriyle siyah güzel saçları okşadı. gözlerinin etrafında gezdirdi ellerini. hala sargılı bileklerine baktı.
öpücük kondurdu, sargıların üzerine. boynundaki morarıklığa baktı, yavaşça okşadı.
o genci, böyle görmek. acıtmıştı.
son okuduğu kitaba baktı, yerdeydi. onu almak istedi. ambulans sesi geldi, onu aldılar kucağından.
elleri kitaba gitti, onu aldı yanına. ambulansla beraber, hastaneye gitti.
-reha.
son bir bölüm atacağım, son okuduğu kitapla alakalı.