-1-

107 12 10
                                    

05. 03. 2021

Mart ayında olmalarına rağmen bulundukları bölge soğuk değildi. Hava hafif esiyordu. Rüzgar varlığını belli etmek istercesine hafif hafif tenlere değerek esiyordu. Min Yoongi, rüzgarın tenine değişine bayılıyordu. İçinde büyük bir huzur vardı. Bulunduğu durumun tuhaflığına rağmen içinde güzel bir huzur vardı. Her şey gelirdi ve geçerdi. Buna inanırdı ki yaşamı boyunca bunu kanıtlayan birçok olay olmuştu. İlk aşkı, üniversite aşkı, en büyük huzuru, vazgeçilmezi, Jeon Jungkook'un gidişi gibiydi. Gelmiş, Min Yoongi'nin yaşamında güzel bir yer edinmiş ardından ona kendini unutturmamak adına bir parça verip gitmişti. Gelirdi ve geçerdi. Bu kadardı.

16 haftalık bir hamileliğin içinde ilk aylarına nazaran şimdi çok daha iyiydi. Evet, ikiz bebeklerini taşımakta zorlanıyordu lakin ilk aylardaki gibi mide bulantıları yoktu. Jeon Jungkook'un aksine o, bebeklerine sahip olduğu için oldukça mutluydu. Jungkook ile boşanmadan tam olarak bir hafta önce iki haftalık hamile olduğunu öğrenmişti. Belli ki en büyük kavgalarından sonra ki duygusuz sevişmelerinde olmuştu. Jungkook'a söylemesine rağmen boşanmaktan vazgeçmeyen ve bebekleri aldırmak isteyen eski kocası ile iyi ki boşandıklarını düşünüyordu. Fark ediyordu da onlar hiç uyumlu değillerdi.

Oturduğu siyah, Mercedes'inde arka koltukta öylece camdan akan yolu izliyordu. Üzerinden siyah bol tişört ve ona eşlik eden bol siyah eşofmanı vardı. Şu sıralara ayakları şiştiğinden ayaklarında ortopedik onun ayak numarasından birkaç numara büyük sandaletleri vardı. Şoförü kontrol için onu hastaneye götürüyordu. İkizlerinin cinsiyetini öğrenecekti. Geçen haftalar boyunca hamileliğini ve kendini gizlemiş olsa bile her şeyi oluruna bırakarak rahatça hareket etmeye başlamıştı. Ailesinden kalan son üyeler olarak abisi ve ablasına ona fazlaca destek oluyordu.

Hastaneye geldiklerinde şoför arabayı hastanenin girişinde durdurarak hızla aşağı inmiş, Yoongi'nin yanına gitmişti. Siyah takımı içerisinde olan orta yaştaki adam siyah-beyaz saçlarını jöle ile güzelce şekil vermişti. Koreli olmadığını belli eden büyük mavi gözleri vardı. İnce dudaklarını ayırarak hızla, inmeye çalışan Yoongi'ye destek oldu. Sözleri de ince dudaklarından dökülmüştü. "Efendim, lütfen. Bırakın size yardım edeyim." Orta yaştaki adama gülümseyerek elini uzatmış yardımı ile arabadan dikkatle inmişti.

"Sen git artık. Kontrolden sonra senin çağırırım." Orta yaştaki adam ağzını açarak itiraz edeceği sırada hastanenin geniş avlusunda dönebilmeleri için geçiş yapmaya çalışan bir araba kornaya basmıştı. Orta yaşlı adam zorunluluk ile başını sallamış ardından hızla arabaya binerek uzaklaşmıştı. Yoongi ise o gidene kadar arkasında gülümseyerek izlemişti. Derin bir iç çekerek belini ve karnını tutarak hastaneye girmek için ilerlemişti.

Hastaneye girdiğinde doktorunun bulunduğu bölüme doğru yavaş adımlar ile ilerlemeye başladı. Herkes ona acılı gözler ile bakıyordu. Ülkede, dünyada onu tanımaya çok az insan vardı. Eski kocası ile olan ilişkilerini biliyorlardı ve terk edilmiş bu adama acıyorlardı. Acınacak hallerini bilmelerine rağmen başkalarına acıma cüretini gösteriyorlardı. Yoongi etrafına bakarken ona bakan gözlere baktı ardından histerik bir biçimde güldü. Kendilerinden haberdar değillerdi. Bundan dolayı olsa gerek ne kadar ahmak olduklarını düşünüyordu.

Önüne dönerek ilerlerken düşünmeden edemiyordu. Hiçbir kimse yerinden kalkıp ona yardım dahi etmiyordu. Peki, bu nedendi? Ablası ve abisi bugün meşgullerdi. Yoongi'nin iş hayatına ara vermesinden sonra işleri yoğunlaşmıştı zaten. Onunla her kontrole gelen Park Jimin'nin bugün uzun süreli bir uçuşu vardı. Jimin'i bilirdi. Eğer zorunlu olmasa asla gitmezdi. Hamilelik ve boşanma süreci boyunca onun yanında olan en yakın arkadaşıydı. Ona darılmazdı.

Dear daisy [TaeGi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin