08.03.2021
Hava inanılmaz derecede güzeldi. Her şey yolundaymış gibi görünen bir gündü. Günün sonunda gerçekten yolunda olup olmadığına yatağınıza uzanıp düşündüğünüzde fark edecektiniz. Fakat günün başlangıcındayken sonunu düşünmek akıl karı değildi. Anı yaşamalıydınız. Min Yoongi'de tam olarak bunu yapıyordu. Birçok bakımdan en iyisini yapıyordu. Birçok bakımdan ise en iyisi sayılmazdı.
Bazılarımız için geleceği düşünmeden hareket etmek aptallıktı. Bazılarımız içinse geleceği düşünerek yaşamak aptallıktı. Her iki durumda da zorluklar mevcuttu. Bazılarımız için geleceği düşünmek kötü etkilerdi, bazılarımız içinse geleceği düşünmemek kötü etkilerdi. Bu sizin olduğunuz noktaya, kişiye, çevre yapınıza ve birçok etkenden dolayı değişebilirdi. Herkesin düşünce yapısı birçok etkenden değişirdi. Min Yoongi'yi etkileyen en büyük etken bebekleriydi. Bebekler için strese girmemesi gerekirdi. Bunun içinde geleceği düşünmüyor. Anı yaşıyordu.
"Pekala. Başlayalım bakalım." Sabah saatlerinin erken vakitlerinde uyanmış, kendine çekin düzen vermişti. Bugün yapması gereken birkaç görüşmesi vardı. İşe biraz geç gidecek, evi için bir hizmetli tutabilmek için görüşme yapacaktı. Yemeğini güzelce yemiş, meyve tabağını hazırlamıştı ki kapı çalmıştı. İç çekerek kapıya ilerlemişti.
"Merhaba, Efendim. Ben Micha." Karşısında yumuşacık ses tonuyla konuşan kumral tenli kadına bakındı, Min Yoongi. Hafifçe gülümsedi. Kahverengi saçları at kuyruğu kapılmış, kare çerçeveli gözlükleri burnuna tam oturmuştu. Beyaz çerçevesinden dolayı parlayan ışık gözlerini saklıyor gibiydi. İnce dudakları geniş bir gülümseme için gerilmişken saygıyla eğilip kalktı.
"Buyurun. Geçin içeri oturalım." Kadın kendinden uzun ve kilolu güzel adamın samimiyetine şaşırsa dahi ses etmedi. Şaşkınlıkla içeriye adımlayarak ayakkabılarını çıkardı. "Ben eğilemiyorum. Rica etsem şu dolabı açıp terlikleri çıkartır mısın? Senin için." Min Yoongi'nin esas baldan bile tatlı sesi kadını her geçen saniye büyülerken hayatı boyunca onun kadar -hamile olmasına rağmen- bu denli güzel birine rastlamamıştı.
"Elbette. Elbette, Efendim." Micha isimli bu kadın oldukça güzeldi. İsminin anlamının hakkını yeterince veriyordu. Ev terliklerini giyerek gösterilen ayakkabılığa ayakkabılarını yerleştirmiş, onu izleyen Min Yoongi'ye gülümsemişti. Min Yoongi'de aynı şekilde gülümserken Micha'nın içi sıcacık olmuştu. Yanakları hafiften kızarırken kafasını hafifçe eğdi. Bu denli güzel biri karşısında güzel karşılanmak onu utandırmıştı.
"İçeri geçelim mi?" Min Yoongi'nin sesi Micha'yı kendine getirirken ses çıkaramadan kafasını hızlıca onaylar bir biçimde sallamaya başladı. Min Yoongi kısıkça bu tatlı kadına kıkırdadı. Micha'nın açık kahve tonlarındaki gözleri göz kapaklarından kurtulmak istercesine büyürken ağzı hafifçe aralanmıştı. Beyni ve kalbi Min Yoongi karşısında sonsuz itaat için ona emir veriyordu.
Min Yoongi ise her şeyden habersiz bir biçimde iç çekerek yavaşça salona ilerliyordu. Bir eli her zaman olduğu gibi karnında diğeri belindeydi. Aldığı krem sonrası ağrıları azalsa dahi kremi yazılan talimattaki vakitlerde sürmediği için acıları belli oranda azalmıştı. Her şeye rağmen yeterli bir oran değildi. İç çekti. Acılarına rağmen güçlü durmak zorundaydı. Hayat onu buna zorluyordu. Meyve tabağını yerleştirdiği koltuktan tabağı kaldırdı ardından koltuğa oturdu. Meyve tabağını kucağında olması belli açılardan etik değildi lakin yemesi gerekiyordu.
"Kusuruma bakma lütfen. İstersen kendine hazırlayabilirsin. Çok yorgunum ve canım çok fazla meyve çekiyor. Açgözlü olduğumu düşünmezsin umuyorum ki." Mahcup sesine rağmen kendini tutmakta zorlandığını oldukça belli ediyordu. Kadın gülümsedi. "Otur lütfen." Min Yoongi eline bir erik alarak yemeye başlarken Micha gülümsüyordu. Sorun olmadığını yüz ifadesinden bile belli etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear daisy [TaeGi]
FanfictionJeon Jungkook, Min Yoongi'yi terk etmişti. Min Yoongi'nin ondan bir parçası olduğunu bilerek. -slow update