0.8

789 92 86
                                    

***

Ayaklarım geri geri gidiyordu. Buraya gelmem belki de en başından beri yanlıştı. Sonuçta haksız olan oydu. Değil mi? Aramıza yabancı birini sokmuştu. Neden burada olduğumu sorsa söyleyecek hiçbir bahanem yoktu.

Gerçi ben Kim Sunoo'ydum. Ne Jay'e ne de bir başkasına açıklama yapmak zorunda değildim. 2 gündür aramızdaki tartışmayı düşünmekten sıkılmıştım. Eminim ki cesareti olmadığı için yanımda gelmemişti. Bu yüzden bu defa adım atan bendim.

Bende daima bulunan yedek anahtarla kapıyı açtım. Ailesinin evde olmadığını biliyordum. Yani eğer içerdeyse tekti. Ne diyeceğimi bilmiyordum ama bu küslükten de çok sıkılmıştım.

Kapıyı olabildiğince yavaş ve sessizce kapattım. Bir yanım gerçekten ona sürpriz olmasını istiyordu. Ne tepki vereceğini merak ediyordum.

Koridoru sessiz adımlarla geçmeye çabalarken salondan gelen sesleri işittim. Film sesi dışında gülüşme sesleri de duyuluyordu. Jake ya da Sunghoon'un burada olmadığından emindim. Ses yapmayı umursamadan hızla koridoru geçtim. Karşımdaki manzara beklediğimle alakası bile yoktu. Jay'in üzgün olması gerekiyordu. Benim bile içim içimi yerken onun şu an üzgün olması gerekiyordu.

Jungwon ile birbirlerine yaslanmış gülüşüyor olmaları değil.

Kendilerini filme ve gülmeye öyle kaptırmışlardı ki beni fark etmeleri zaman almıştı.

"Sunoo?"

Jay sonunda gülmeyi durdurmuş ciddi bir yüz ifadediyle bana bakıyordu. Bunun olduğuna inanamıyordum. Beni öylece arkasında bırakmasını kabullenemiyordum.

Hiçbir şey demeden geldiğim yolu geri dönüp ayakkabılarımı giymeye koyuldum. "Sunoo dur! Neden geldin?" dedi. Şaka gibiydi cidden.

"Şimdi de neden geldiğimi mi sorguluyorsun? Ben de evde kafayı yiyeyim senin yüzünden. Durma burada boşuna. Bekletme sevgilini içerde."

"Dur, yanlış anladın. Biz-..." Beklemeden merdivenleri inmeye başladım. Onun da peşimden geldiğinin farkındaydım bu yüzden eve girmeyi es geçip çıkışa kadar hızla adımlarla indim. Dış kapıdan çıktığımda kapı arkamdan kapanmadan o da çıkmıştı.

Gerçekten bunun olduğuna inanamıyordum. Hiç yapmayacağım bir şey yapıp ayağına kadar gitmiştim. Ve karşılaştığım manzaraya hala inanamıyordum.

Arkamdan seslense de durmadım. Bir yerden sonra seslenişleri kesildi. Hal arkamdaydı ama koşup beni yakalamaya çalışmadı. Nereye gittiğimi biliyordu. Bu yüzden yalnızca takip etti.

Parka ulaştığımda çok sinirliydim. Neden bu kadar sinirli olduğumu bile bilmiyordum. Jay'i gerçekten dövebileceğimi hissediyordum. "Dur tamam artık." dediğinde dudaklarımdan alaylı bir gülüşün çıkmasına engel olamadım. "Neden geldin?" diye sordum. "Sevgilini evde bir başına bırakmamalıydın. Neden geldin?" omzundan ittirdiğimdeyse hafifçe sendelese de hızla toparlandı.

Derin bir içekti ardından "Yanlış anlayıp yargılıyorsun. Yapma bunu daha fazla bize." dedi bıkmışlıkla.

Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. "Ben mi yapıyorum? O yanındaki orospu yüzü-" Bileğimden tutmasıyla lafım bölünmüş olmuştu. "Sakın! Sakın bir daha böyle şeyler söyleme. Onun hakkında düzgün konuş." Gittikçe de bileğimi sıkmaya devam ediyordu.

Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Acıdan ya da üzgün olduğum için değildi. Saf öfkedendi. Bana hala onu savunabildiği içindi.

"Bak görüyorsun. Sen asla bana başkasını tercih etmezdin. Değiştiriyor seni. Bana karşı dolduruyor. Sen asla bunları yapmazsın. Benim Jay'imsin sen!" dedim kolumu tutuşundan kurtarırken. "Sana Jonseong diyor. Nasıl izin verebilirsin ki? Benim yanımda olman gereken anların tamamında onunlasın. Beni artık önemsemiyorsun."

Ben çıldırırken karşımda oldukça sakindi. Bu daha da sinirimi bozmuştu. Karşılık almam gerekiyordu. "Bütün sorun bu değil mi? Beni özlediğin için değil. İlgimi istediğin için bu kadar deliriyorsun." dedi. Dediğine karşı sessiz kaldım.

"Aşık mısın ona?"

Yine yüzünde o alaylı gülüşü vardı. Hiç yakışmıyordu benim Jay'ime. Bana asla böyle bakmazdı. "Jungwon benim arkadaşım Sunoo. Sadece arkadaşım. Aşık falan değilim ona. Sevgilisi var onun. Biraz daha bekleseydin onunla da tanışabilirdin. Lavabodaydı." dedi aynı bıkkınlıkla.

Başımı iki yana salladım "Yalan söylüyorsun. Aşık olmasan böyle davranmazdın sen." dedim sessizce. Neye çabaladığımı bilmiyordum.

"Nasıl davranmazdım?" diye çıkıştı bir anda "Ya da asıl soru ben aşık olunca nasıl davranıyorum Sunoo? Ne yapardım aşık olsam? Onunla mı uyurdum yoksa kimse onu savunmazken bile yanında mı dururdum Sunoo?! Ne yaparım ben aşık olsam?" Bağırmasıyla irkilmeme engel olamadım. Sussun istedim ama susmadı. "Gecelerce başında mı beklerdim? Ya da bana bok gibi davrandığı zaman bile, haklı olsam dahi ondan özür dileyip gönlünü mü alırdım? Ne yapardım ben Sunoo?!" Gözlerimden yaşlar akmaya devam ederken yanımdaki salıncak direğine eliyle vurdu sertçe. Ardından elleriyle oraya tuttu. Şimdi iki kolunun arasındaydım.

Yüzüme yaklaştı iyice. "Eğer böyle yapacağımı düşünüyorsan haklısın. Birine aşık olsam tam da bunları yapardım. Ve ben bunların hepsini yaptım." Kafamı iki yana salladım. Doğru değildi. Doğru olmaması gerekiyordu. Arkadaştık biz. "Sus." diyebildim. "Bakma bana böyle." desem de aynı şekilde bakmaya devam etti. "Bakma."

Alnını alnıma yasladı. Kalçam salıncak iskeletine yaslıydı. Gidebileceğim hiçbir yerim yoktu. "Nasıl bakmayayım Sunoo?" Ondan kaçabileceğim hiçbir yer kalmamıştı.

"Öyle. O şekilde bakma. Arkadaşlar birbirine bu şekilde bakmaz. Sen de bakma."

Derin bir iç çekti. Ardından ucu birbirine değen burnunu benimkine sürttü minik hareketlerle. Bir annenin bebeğine yaptığı gibi. İki yanımda onunla örtülüydü. Düşmeyeceğimi, beni tutacağını biliyordum. Yine de düşecek gibi hissediyordum.

Sanki o da bunu anlamışçasına bir eliyle belimi sardı. Şimdi daha da yakındık. Ilık nefesini dudaklarımın üzerinde hissedebiliyordum. Dudaklarım istemizce, derin bir nefes almak ister gibi aralandı.

"Ben bunların hepsini daha önce birine yaptım Sunoo ve bu kişi Jungwon değildi."

Tüy gibi hafif bir öpücük bıraktı alt dudağım ve çenem arasında kalan kısma. Göz kapakları örtmüştü gözlerini. "Haklısın..." derin bir iç çekti "Arkadaşlar bu şekilde bakmazlar. Ama biliyor musun Sunoo? Arkadaşlar bu şekilde de hissetmezler." dedi geri çekilirken.

"Ne demek istiyorsun?" dedim ne demek istediğini bilmeme rağmen.

"Sen ve ben bebeğim, ortası olamayız. Biz arkadaş kalamayız." dedi beni o parkın ortasında bir başıma bırakırken.

.
.
.

that way | sunjay ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin