7- Serseriler

244 3 0
                                    

Ella elindeki buz torbasını hiç de yumuşak olmayan bir şekilde Lucas'ın alnına bastırdı. Lucas acıyla inledi. "Yavaş ol."

"Nerede konuşup, nerede susman gerektiğini gerçekten de bilmiyorsun Warner."

"Bana sürekli onlara karşı çıkmamı söyleyen sendin. Karşı çıktım ve dayak yedim."

Ella iç çekip elini arkadaşının omzuna koydu ve gözlerine baktı. "Şimdi beni iyi dinle evlat-"

"Yaşın benden çok da büyük değil!"

"-eğer dayak yiyeceğini fark edersen, kaç! Çünkü karşındakini deviremeyeceksen devrilen sen olursun."

Lucas etrafı kolaçan edip onları dinleyen olmadığından emin olunca fısıltıyla konuştu. "Sen de mi öyle yapıyorsun?"

"Hayır. Benim ihtiyacım yok. Ben yakalanmam."

"Ya yaklanırsan?"

"O zaman ne yapacağımı da o zaman düşünürüm."

"İnan bana o birkaç saniyede düzgün düşünemiyorsun."

Ella gülerek, işaret parmağıyla Lucas'ı alnının ortasından ittirdi. "Ben sen değilim."

Lucas gözlüklerini düzeltti. "Biliyorum, sen zekisin. Aslında bizim tarafımıza gelsen çok şey başarabilirsin."

"Yönetim'in avcunun içinde yaşayarak bir şeyler başarmaktansa, başarısız olmayı yeğlerim."

Lucas kafa salladı. Ella'nın neden Yönetim'den nefret ettiğini anlayabiliyordu.

"Bundan sonra Mark Roys'dan uzak dur." dedi Ella. Lucas kafa salladı. Ella depo düzenleme işine geri döndü. Günü birlik işlerinden biriydi.

Oyunbozan ve Prenses evinden gideli yaklaşık iki hafta oluyordu. İki haftadır kapısına dayanan polis kuvvetleri ya da haydutlar olmamıştı. Hatta iki haftadır Yönetim ve Gece Gezenler'den pek ses de çıkmıyordu.

Aslında Ella böyle fazlasıyla rahattı.

Kolundaki dijital ekrandan saate baktı. "Şimdi gitmen gerek Lucas. İşlerim var." dedi Ella sakin bir tonda.

O "işler"in ne olduğunu bilen Lucas usulca kafa sallayıp ayağa kalktı. Sorgulamayacaktı. Ella'nın işlerine sesini çıkarmazdı ama bulaşmak da istemezdi.

"Sonra görüşürüz Ella."

"Ben yokken dayak yeme!" diye seslendi Ella o depodan çıkarken.

Yaklaşık bir saat sonrasında ise, dar sokaklarda yürüyen kişi Ella Wade değil, Düzenbaz'dı.

Büyük bir rahatlık içinde ve ıslık çalarak yürüyen Düzenbaz, elindeki siyah iskambil kağıdını parmakları arasında dönderip duruyordu.

Muhtemelen şu an arkasından lanetler okuyan ve bulundukları bölgede onu arayan çeteyi düşününce kıkırdadı. O bir avuç aptalın onu yakalaması neredeyse imkansızdı.

Duyduğu bağırış ve şangırtı sesleri ile adımlarını durdurup etrafını dinledi. Karşısında duran, iki yola ayrılan, yol ayrımına dikti gözlerini. Sesler sağ taraftan geliyor gibiydi.

Birkaç saniye içerisinde hızla ve tökezleyerek köşeyi dönen Arwen Hall, sertçe çarptığı teneke kutular ile acı içindeki ses tonuyla küfretti. Hızla ayağa kalkıp koşmaya devam etti. Düzenbaz, o rahat geçebilsin diye sırtını duvara yasladı. Prenses oradan koşarak uzaklaştı.

"Beni bekle lanet olası!" Oyunbozan'ın sesini duyunca kaşları şaşkınlıkla havalandı Düzenbaz'ın.

Yine mi birbirlerini kovalıyorlardı?

Düzenbaz, Prenses & OyunbozanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin