"Brianna!"
Brianna adının haykırıldığını duyar duymaz başını kaldırdı ve ela gözleri rahatlama ve sevinçle parlayan Aidan'ın kendisine doğru koşmakta olduğunu görünce kocaman gülümseyerek kollarını iki yana açtı. Gözlerini yumdu, Aidan'ın güçlü kolları belini sarmalayıp ayaklarını yerden kesince istemsiz bir kahkaha attı ve havada dönerken gözlerini açıp çocuğun yanağına bir öpücük kondurdu.
Aidan bir süre sonra onu yere indirdi ve tekrardan kolları arasına hapsetti. Yüzünü saçlarına gömerek kızın kokusunu içine çekti, dudaklarını siyah tellerin üzerinde gezdirdi. "Nerelerdeydin? Bütün yakın çevrede seni aradık, aramayı genişletmek üzereydik ki bir anda ortaya çıktın. Ah, nerelerdeydin Brianna?" diye mırıldandı.
"Sorun yok Aidan. Ben iyiyim. Ablamla beraberdim." diye cevap verdi kız.
"Ablanla beraber miydin? Ne yani, seni kaçıran kişi ablan mıydı?" derken Aidan, abla kelimesini gereksizce vurguladı.
"Evet. Şey, sadece benimle konuşmak istemiş ve bunun için başka bir yol bulamamış."
"Ah, şaka yapıyor olmalısın. Burada deliye döndük." dedi Aidan sesini yükselterek.
Brianna, parmaklarını çocuğun kolunda gezdirerek, "Evet, evet biliyorum. Ama buradayım ve iyiyim. Önemli olan bu değil mi?"
Aidan pes edercesine iç çekti ve kızı alnından öptü. "Evet, önemli olan bu."
Brianna, Aidan'a olanları anlattığı sırada diğer arkadaşlarının da etraflarını çevirmiş, yüzlerinde bir rahatlama ifadesiyle onları izliyor olduklarını fark etti ve teker teker hepsine iyi olduğunu belirtircesine gülümsedi.
Brianna, Aidan'ın kollarından istemeye istemeye sıyrıldı ve gözleri Leo'nun arkasına dikilmiş, parlayan gözlerle kendisine bakan Bay Corrony'e takıldı. Gülümseyerek ona doğru gitti, titreyen elini ellerinin arasına aldı ve, "Bay Corrony. İyi görünmüyorsunuz. Neyiniz var?" diye sordu.
Adam yarım yamalak gülümseyerek kızın parmaklarını sıktı. "Ah, sen gelmeden birkaç dakika önce bir telefon aldım. İyi haber olduğu söylenemez. Ama o sırada önceliğimiz seni bulmaktı, bu yüzden arkadaşlarına söyleyip keyiflerini kaçırmak istemedim."
Brianna gözlerini kıstı. "Neler oluyor, Bay Corrony?"
Adam derin bir nefes aldı. Elini kızın ellerinden kurtararak pantolonunun cebine soktu ve aldığı nefesi uzunca bir süre boyunca verdi. "Andy," diye başladı sözlerine. "Andy adında bir arkadaşımdan telefon aldım. O, bu işlerle ilgilenen kişiyi takibe aldığını ve bir sonraki planlarını öğrendiğini söyledi."
Brianna, korkuyla yutkundu. Arkadaşlarının da yanına gelmiş, gözlerinde endişe parıltılarıyla Bay Corrony'nin sözlerini dinlemekte olduklarını gördü. "Ah, bu işler derken, Seattle'a saldıran şu mutant insanlardan mı bahsediyorsunuz?" diye sordu.
Bay Corrony başını salladığında, Brianna zaten bunu bilmesine rağmen kalbi korkuyla çarpmaya başladı. İçindeki minik bir parça, adamın kızın sorusuna olumsuz cevap vermesini ummuştu. Aptal, azıcık umut besleyen bir parça.
"Peki, bu plan neymiş?" diye sordu Gale. Kaşları çatılmıştı ve sarı saçları mavi gözlerinin önüne düşüyordu.
"Henüz bilmiyorum ama hoş bir plan olmadığı kesin. Bir saate burada olup, neler olup bittiğini anlatacağını söyledi." diye cevapladı adam.
"Eh," diye mırıldandı Leo. Her zaman sesine hâkim olan o alaycı ton, yerini korku dolu, endişeli bir mırıltıya bırakmıştı. "O halde bizde bu Andy denen herifin gelmesini, ve bize neler olduğunu anlatmasını bekleriz."