Multimedya: Brianna
Saat ilerledikçe havada soğumuştu. Rüzgar şiddetlenmiş, pırıl pırıl bir ışık saçan güneş bulutların arasına gizlenmişti.
Lynn, mavi gözlerini kırpıştırdı ve gökyüzüne baktı. Güneşi saklayan bulutlar daha da koyu bir renge bürünmeye başlamıştı. Bunun tek bir açıklaması olabilirdi: Yağmur yağacaktı.
Aidan önden gidiyordu. Adımları yavaş ve temkinliydi. Başını öne eğmişti ve kumral saçları paltosunun yakasına ulaştıklarında kıvrılıyordu. Ellerini ceplerine sokmuştu, nefesini verdiğinde ağzından beyaz bir duman çıkıyor, rüzgarın yönüne doğru süzülüyor ve bir saniye sonra gözden kayboluyordu.
Leo kızın yanında yürüyordu. Kıvırcık saçlarını bir bereyle korumaya almıştı, elleri eldivenliydi ve yürürken iki yanında sallanıyordu. Kahverengi gözleri yere odaklanmıştı -tıpkı Aidan gibi- ve onları her kırptığında uzun kirpikleri soğuktan pembeleşmiş olan elmacıkkemiklerine değiyordu. Lynn iç geçirdi ve konuşmaya başladı.
"Yağmur yağacak."
Bunun üzerine Leo gözlerini kıza çevirdi ve sırıttı. Lynn, çocuğun sırıttığında ne kadar sevimli göründüğünü düşünmeden edemedi.
"Evet, aynen öyle. Bu yüzden acele edip bize bir iki gün kadar yetecek yiyecek ve su alalım. Hatta bir de şemsiye fena olmaz."
"Sokağa çıkma yasağı olabilir ama hala her şey parayla satılıyor, dostum. Üzerinde ne kadar var ki bir de şemsiye istiyorsun?" diye lafa karıştı Aidan ve ses tonu şakacı olsa da Lynn gerildiğini hissetti.
"Şey, sanırım yirmi dolar kadar. Sende ne kadar var? Bir araya getirip bir tane şemsiye alabiliriz."
Aidan cevap veremeden Lynn konuştu. "Bende bir yüzlük var."
Bunu duyan Aidan aniden durdu ve arkasını dönüp kıza baktı. Ela gözleri irileşmişti. Lynn istemeden de olsa bir tatmin duygusu hissetti.
"Bir yüzlük mü?" Bunu sorarken sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki Leo olduğu yerde sıçradı.
"Şey, evet. İki gün önce eve uğradığımda almıştım. İhtiyacım olur diye düşündüm."
Leo'nun yüzündeki sırıtış genişledi ve beyaz dişleri ortaya çıktı. Kıza doğru ilerledi, sırtına vuracakmış gibi kolunu geriye attı fakat sonradan durdu ve kolunu yavaşça kızın omzuna attı.
"Ah, Lynn. Harikulade bir insansın. Ne bekliyoruz o halde? Gidip üçümüze de birer şemsiye alalım." Dedi neşeli bir sesle ve hızla ilerlemeye başladı.
Aidan'ın yanından geçerken çocuk kıkırdadı ve arkadaşının peşine takıldı. Leo'nun sırıtışı bulaşıcıydı. Bir an sonra Lynn, kendisinin de sırıtmaya başladığını fark etti.
Eldivenli ellerini paltosunun geniş ceplerine soktu ve kaldırımda ilerlemeye başladı. Rüzgar arkadan esiyor, kızın altın sarısı saçlarını savuşturuyor, gözlerine ve ağzına dolduruyordu. Saniyede bir ellerini ceplerinden çıkarmak ve yüzüne gelen saçları kulaklarının arkasına tıkıştırmak zorunda kalıyordu. Fakat rüzgar kuvvetliydi ve her seferinde kızın saçlarını serbest bırakıyordu.
Lynn pes etti, ellerini kararlı bir şekilde ceplerine soktu ve yüzüne gelen saçları umursamadan ilerlemeye devam etti. Aidan ve Leo'ya neredeyse yetişmişti. Gözünün ucuyla parlak, sarı bir ışık fark etti ve o yöne doğru baktı. Cadde üzerindeki yüksek binalardan birinin en alt katında ufak bir market vardı, açıktı.
Çocuklara seslenmek üzere ağzını açtı fakat sırtına yediği sert bir darbeyle yüzüstü yere kapaklandı ve sözcükler boğazında düğümlendi. Kaburgalarına bir tekme yerken çığlık attı. Yüzü soğuk zemine gömülü olduğundan sesi boğuk çıkmıştı. Avuçlarını yere koydu ve destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Başını kaldırdığında Leo ve Aidan'ın, üç tane siyah giyimli çocukla dövüşmekte olduğunu gördü. Onlara yardım etmek için ileri atılmak üzereydi ki burnunda keskin bir acı hissetti. Gri eldivenli ellerinden birini aceleyle burnuna götürdü. Elini geri çektiğinde gri kumaşın kırmızı kanla lekelendiğini gördü ve mavi gözleri irileşti.