Korkuyordu sanırsam. Korkuyor muydu? Bilmiyordu. Meyus'u yanında olsa güvende olurdu aslında. Korkmazdı. Şimdi de korkmamalıydı, Meyus'u yanındaydı çünkü. Hissediyordu. Fiziksel olarak şu anda yanında olamaması, yanında olmadığı anlamına gelmiyordu. Meyus kendisi söylemişti:
"Bir gün yanında hissetmek istersen beni, uçurtma uçurduğumuz gökyüzüne bak birtanem. Bedenlerimiz yan yana olmasa da ruhlarımız hâlâ gökyüzünde uçurtma uçuruyor olacak Bal'ım."
Gökyüzüne çevirdi başını burukça gülümserken. Oradaydı işte. Orada, Meyus ve kendisi uçurtma uçuruyorlardı.
🪁
Esneyerek kalktı masanın başından, yorgundu biraz ama yarım saat daha çalışabilecek enerjisi vardı. Masasının birkaç adım ötesindeki yatağına doğru adımladı. Yatağının yanındaki küçük, beyaz komodinin üzerindeki üç gün önce aldığı kitaba baktı. Başlamamıştı hâlâ, başlayamamıştı daha doğrusu. Derslerine yoğunlaşmıştı şu sıralar.
Eline kitabı aldı, sayfalarını karıştırdı usulca. Derin bir nefes aldı, elinde kitabı hafifçe sallayıp masasının başına geldi. Kitabı masaya koyup ellerini eşofmanın cebine attı.
Ağır adımlarla odasından çıktı. Atıştırmalık bir şeyler yemeliydi, bayılacak gibi hissediyordu. Harbi, kaç saattir masanın başından kalkmadan ders çalışıyordu ki? Üç? Dört? Daha fazla? Bilmiyordu, şu an bunu düşünecek zamanı da yoktu.
Son sınıf olmasının verdiği yük ile normalinden daha fazla çalışmaya başlamıştı. Abartmıyordu, bunun farkındaydı. Sadece işini şansa bırakmıyordu.
Esneyerek mutfakta gezdirdi gözlerini. Yemek masasının üzerindeki çikolatalarda, tezgahın üzerindeki kahvaltılık gevrekte, meyvelerde, jelibon paketinde gezdirdi gözlerini. Hiçbirini canı istemeyince buzdolabının yanındaki pratik yiyeceklerin bulunduğu dolabı açtı. Ramenler, gevrekler, hazır çorbalar vardı.
Her zaman yediği acılı ramenden aldı eline. Tezgahın üzerinde duran kettle'a su doldurdu belirli bir miktarda. Kaynamasını beklerken tezhaga yaslamıştı kalçasını, cebinden telefonunu çıkardı. Hafif tempolu bir müzik açtı ve geri cebine koydu. Derin bir nefes alıp bakışlarını mutfak camından dışarı çevirdi. Boş yola baktı, tenha bir yerde olan evinin en sevdiği yanı buydu. Geceleri sessiz ve boş olması. Busan yeterince kalabalık bir yerdi, bu kalabalıkta bu kadar tenha bir yer bulmalarına seviniyordu.
Evi hakkında düşünürken suyun kaynadığını belli eden o "tık" sesini duymasıyla sıyrıldı düşüncelerinden. Ramen paketini hafifçe açtı, içine göz kararı kaynamış sudan ekledi. Açtığı paketi tekrar kapatıp mikrodalga fırına uzandı bu sefer. Kapağını evin içindeki sessizliğin bozulmasından korkarcasına açıp rameni içerisine yerleştirdi. Sayacı ayarladıktan sonra buzdolabına yöneldi. Kolasını çıkardı, büyük bir bardak alıp doldurdu. İçine buz atmayı düşündü ilk önce. Sonra aklına sonbaharın çoktan geldiği ve Kore'nin her gün yağışlı havasıyla, soğuğu geldi. Vazgeçti anında bu fikirden.
Mikrodalga fırından gelen sesle doldurduğu bardağı tepsiye koydu, fırından sıcak paketi aldı, bir elinde onu tutarken çekmeceden kullandığı demir çöp stickleri çıkardı. Çöp stickleri ve rameni de tepsiye koyunca odasına geri döndü. Tepsiyi yatağının üzerine koyup gözleriyle odadaki karmaşıklığın içinden laptopunu aradı. Çalışma masasının üstündeydi, kitapların altında kalmıştı hatta. Dikkatlice kitapları boş bir yere koyup laptopunu aldı, geri yatağına gidip laptopu bir uca koydu. Başladığı diziden bir bölüm izleyebilirim diye düşündü. Tepsiyi kucağına çekip diziyi başlattı, bir yandan da ilk lokmasını ağzına almıştı. Ramenin ağzında verdiği acı tada karşı gülümsedi hafifçe.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tiny Kite | Hyunin
Fiksi Penggemar"Bugün yine uçurtma uçurdum.. Ama tek eksik neydi biliyor musun Hyun? Bu sefer bana yardım eden sen yoktun."