"Bitti lan!"
"Kurtulduk sonunda!"
"Anamız ağlayana kadar teneffüslerde ders yok artık!"
Bu dönemin son sınavını vermişlerdi az önce, onun mutluluğu ile bağırarak konuşuyorlardı Minho ve Changbin. Zorlu bir hafta geçirmişlerdi, fazla yorucu geçmişti hepsi için. Derslerine düzenli çalışıp konuları iyi olan Jeongin için bile fazlasıyla yorucu bir haftaydı. Günlerdir tek yaptıkları teneffüslerde test kitaplarını çıkarıp notlarıyla beraber sınavlara çalışmaktı. Yorulmuşlardı doğal olarak, dinlenmek şimdi en büyük haklarıydı.
"Sonunda kafam rahat bir şekilde istediğimi yapabileceğim, günlerdir evde deliriyordum."
Seungmin'in dediğini hepsi başıyla onayladı, erteledikleri şeyleri yapabileceklerdi şimdi. Gülerek konuşup bahçeye doğru ilerlerken yanlarına çilli arkadaşları gelmişti. Onun da yüzü gülüyordu, sınavlara girmemişti fakat bu sınav haftasında onları rahatsız etmemek için sınıftan da çıkmamıştı.
"Bitirdiniz mi? Nasıl geçti son sınavınız?"
"Bitirdik Lixie! O kadar güzeldi ki tüm soruları ezdim geçtim."
"Gerçekten mi?"
"Tabii ki de oğlum, bir Seo Changbin olmak kolay değil sonuçta."
Changbin'in dedikleri hepsini güldürürken sarışın olanı da yanlarına alıp bahçedeki kamelyalara doğru yürüyorlardı, Changbin ve Seungmin her zamanki şaklabanlıklarını yaparak ilerlerken diğer üçlü kendi aralarında muhabbet ede ede ilerliyordu.
Jeongin, hasta olduğu gün verdiği karardan sonra daha sıcak yaklaşmaya başlamıştı hayatlarına yeni giren dört kişiye. Artık o da diğerleri gibi yanlarında daha rahat davranmaya çalışıyor, yapılan sohbetlere olabildiğince katılıyordu. Ondaki bu değişimi en yakın arkadaşları da fark etmişti, onu çok iyi tanıyan üç kişi ise bunun sebebini hasta olduğu gün onunla en iyi şekilde ilgilenmelerine bağlıyorlardı. Haklıydılar da.
Onu düşüncelerinden bölen şey vardıkları kamelya olmuştu, hepsi bir köşeye geçmişti. O ise rahat bir şekilde oturduğu yere yayılan Minho'nun bacağına uzanmak için cebinden telefonu çıkarmış, bacaklarını boylu boyunca uzatarak başını turuncu saçlı gencin kalın bacağına yaslayarak gülümsemişti.
"Changbin düzgün otursana şuraya!"
"Ne var ya oturuşumda?"
Changbin her zamanki gibi kamelyanın tepesine oturmuş, ayakları oturma yerine gelecek şekilde dirseklerini bacaklarına dayamıştı.
"İnsanlar ayak bastığın yere oturuyor, düzgün otur."
"Jeongin de yatıyor, ona niye bir şey demiyorsun?"
Seungmin kaşlarını çatarak bakıyordu iri bedene, Changbin herkese korku salan biri olsa da onun da sözünün geçmediği kişiler vardı elbet. Bunların en başında da Seungmin geliyordu. Küçüklüklerinden beri grubun annesi gibiydi Seungmin, en küçük bir şey de ilk yardıma koşan oydu. Küçük yaramaz çocuklarını dize getirmeye çalışır gibiydi hep, birisi düşüp yaralandığında cebinden yara bandını çıkarıp o takardı ilk. Ne zaman içlerinden birisi uygunsuz bir şey yapsa hemen uyarır, kaşlarını çatardı. En çok da Changbin muzdaripti bundan. Seungmin ne zaman kaşlarını çatarak bakmaya başlasa suspus olup sakince denileni yapardı. Şimdi olduğu gibi.
Sakince kalkıp önce ayak bastığı yeri temizlemiş, sonra da oturmuştu oraya. Kendisine sataşılan Jeongin ise hiç oralı olmamıştı. Telefonunu çıkarıp sosyal medya hesaplarında takılıyor, canı fazlasıyla sıkılıyordu. Onların okulundaki artık alışılmış bir şeydi son sınavdan sonra derslere girilmez, hocalar dinlenmeleri için onlara bir günlük izin verirlerdi. Ve bu durumlarda en çok Jeongin sıkılırdı, sosyal medya hesaplarıyla pek fazla içli dışlı olmazdı. Zaten tüm hayatı en yakın arkadaşı hatta kardeşi olan üç genç olduğu için telefonuyla hiç ilgilenmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tiny Kite | Hyunin
Fanfiction"Bugün yine uçurtma uçurdum.. Ama tek eksik neydi biliyor musun Hyun? Bu sefer bana yardım eden sen yoktun."