Gelecekten kesit
Perşembe, 3 kasım 2017
🕯️
"İki satır mektuba sığdırdım özlemimi..."🕯️
Demir parmaklıklar açıldığında farklı bir parmaklık daha açıldı. Bu böyle devam etti görüş yerine gidene kadar. Buraya ilk ve son gelişimdi. Dört yıl oldu, Yaman'ı görmeyeli. Koskoca dört yıldır hiç bir mektubuna bakmamış, okumamış ve cevap vermemiştim. O kara günden sonra hiç gelmedim ona.
Kara gün Yaman'ım. Hiç bir ışık süzmesi yok...
Gardiyan son kapıyı da açtığında görüş yerine gelmiştim. Bir kaç kişi daha vardı. En arkadaki masaya geçtim ve onu bekledim. Fazla da bekletmedi, geldi. Ben daha oturmadan kapı açılmış ve Yaman gelmişti. Dört yıldır kimseyle görüşe çıkmamış, kimseyi kabul etmemişti. Saçları dağınıktı, gözaltıları yorgun ve çökmüştü. O yirmi dokuz değil sanki yetmişlerinde gibiydi.
Yıllar onuda benide çöktürmüştü. "Yüsra..." Dedi, hayret ve inanmamışkıkla. Yutkundu, gözleri doldu, doldu da taştı. Sağ gözden akan gözyaşının sebebi mutluluk, sol gözden akan yaşın sebebinin üzüntüdür derler. Sağ'dan önce sol aktı. "Yüsram..." Keder sesine pusu kurmuştu ve onu içine çekiyordu.
Beni görmesi ona iyi mi yoksa kötü mü geldi bilmiyorum lakin beni görmesi onu sersemletmişti. Yerinde sendeledi, gözlerini benden ayırmadı. Ona en yakın yere tuttundu, soğuk olan duvara. Geçmişimize yağan karın soğukluğu gibi.
Bana yaklaşıp bir çırpıda sarıldı, "Ahh benim gözüm kapıda beklediğim sevdiğim." Dedi, "Hani gelmez diyorlardı, bak geldin." Bacakları onu taşıyamıyordu bende onu taşıyamadım. Birlikte çöktük yere. Hâlâ bana sımsıkı sarılıyordu varlığımın yok olmasından korkar gibi. Kollarımda kollarına hapsetmişti. "Nerdeydin Yüsra, nerdeydin?" Sırtıma ıslaklık aktı. Gözyaşıydı bu...
"Yaman, ağlama..." Yanımızdaki kişiler bize pür dikkat bakıyordu, "Yapma böyle, kalk."
Dört yıl sonra Demir Yaman Karakum, Yüsra Toralı yanyana.
"Bir yanım demir kadar paslı, bir yanım yaman kadar yamalı, Yüsra... Senin hiç haberin yok benden. Öldümde görmedin, öldüm özleminden. Seni nasıl özledim hiç haberin yok sevgilim." Burnunu saçlarıma gömdü. "Kime bu zalimliğin! kimedir? Hiç mi acımadın bu adama." Derinde kokladı saçlarımı.
"Demir Yaman, bırak beni."
"Bırakırsam eğer, yeniden beni görmeye gelecek misin?" Küçücük bir erkek çocuğu gibi sarılmış bırakmak istemiyordu, Yaman. "Ya yine gelmezsen. Gel ama yoksa çürürüm hasretinden."
"Gelmeyeceğim..." Dedim, buğulu sesimle. Başı omzumdayken önce ağlamaklı bir hıçkırığını duydum, sonra sarsıldı omuzları. Sarsıla sarsıla ağladı omuzlarımda. "İlk ve son kez geldim sana, Demir Yaman." İki isminide söyledim.
"Peki ne yapsın bu Demir Yaman? Duvarlara mı anlatsın seni, suya mı anlatsın, yoksa söz dinlemeyen kalbine mi? Ne yapsın sensiz bu Demir Yaman?" Yutkundu, tekrar tekrar. "Kalbim acıyor sevgilim." Dedi.
"Biz bize yaramayız, yapamayız! Bendeki baba acısı, kardeş acısı, sende ki kanla yapamayız." Biraz daha sarıldı içine sokmak istercesine.
"Ailemi dağıtan adama aile olamam." İtmedim onu, "Sen bizi yok ettin! Sen yaptın, yamalı Yaman." Başını boynuma gömdü yeniden. "Ben gözyaşlarımı toprağa akıtmışken, sen omzuna akıtıyorsun!" Burnunu çekti acı bir inlemeyle, canından can gidiyordu sanki.
"Yapmadım! Ben kimseyi öldürmedim! Ben seni öksüz bırakmam, Yüsra." Gözlerim zonkluyordu ağlamak için. Saç tellerim kirli sakalarını örtmüştü. Başımı az biraz daha kaldırdığım da yaşlı bir kadın gözleri dolu dolu bize bakıyordu. Başımı biraz daha kaldırıp Yamanla yüz yüze geldim. Gözleri kızarmıştı, çökmüş gözaltılarına ıslaklık uğramıştı. "Hâlâ çok güzelsin," dedi.
O benim yüzümü, ben onun yüzünü inceliyordum. Kara kaşlarını, yüzüne yakışan burnunu, siyah gözlerini, esmer tenini, kirli sakalarını, en çokta sevdiğim saçlarına. Gözüm boynunda ki gümüş kolyeye ve ucundaki bizim nişan yüzüğümüze kaydı. Elimi kaldırıp yüzüğe dokundum. "Elimden çıkarıp boynuma taktım." Sesi ağladığından boğuk çıkıyordu.
Biz hâlâ yerdeydik. "Seninki nerde? Neden parmağın boş?" Elimi ellerinin arasına almış bakıyordu. "Niye takmadın, unutun değil mi?" Bir umuttu sesi.
Başını bana yaklaştırıp, bir çocuk gibi göğsüme yasladı, "Unutun değil mi, Yüsra?"
"Unutmadım. Ben o yüzüğü yıllardır takmıyorum." İnce kravuza bluzumdan dolayı gözyaşlarının ıslaklığını hissediyordum.
"Neden takmıyorsun? Ben öldüm demi sen takmıyorsun."
"Sen öldün benim için, Yaman. Öldün de ondan takmıyorum." Yüzük parmağıma doladı parmağını.
"Gömdüm ben seni."Derin bir nefes aldı, "Öldürmedim, ölmedim ben." Dedi, "Al bir silah sık kafama, ama böyle konuşma canım. Beni dertten, kederden, sana hasretimden öldürme beni."
"Ben sana sordum. Sen mi yaptın? Diye, konuşmadın. İnkâr etmedin, Demir." Elimi kaldırıp defalarca öptü.
"Konuşsam inanmazdın."
"Ben sana o gün sen ne dersen inanırdım." Yanıma düşmüş çantama uzandım. İçinden altın sarısı nişan yüzüğünü çıkardım. O hâlâ bana yaslı duruyordu. "Bunu vermek için geldim." Gözlerini açıp elime baktı. "Al yüzüğünü..." Sesim ufak titremişti.
Başını kaldırıp elimin içindeki yüzüğe baktı, "Ben onu sana aldım. Verilen geri alınır mı hiç güzelim? Yapma bunu."
"Sen benden neler aldın neler. Bunu mu alamayacaksın, Karakum." Eline koydum yüzüğü, eline baktı içli içli.
Ayağa kalktım. Elimi tuttu, "Gitme. Gidersen gelmezsin bir daha, gitme. Gidersen bari yazdığım iki satır mektuba sığdırdığım özlemimi oku. Yüsra, gönül bağım, kalbim. Ne olur yine gel." Soğuk eli, soğuk elimi bıraktı.
"Bekleme, Yaman. Ne okurum ne gelirim." Sırtımı döndüm ona. Gardiyan kapıyı açtığında dışarı çıktım. "GİTME YÜSRA! YALVARIRIM GİTME!" diyen sesine rağmen durmadan, sırtımı çevirmeden gittim.
ÜMRANİYE T TİPİ KAPALI CEZAEVİ - ÜMRANİYE T TİPİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMU...
Yazan kapıdan çıktım o, ise müebbet yediği yerde kaldı.
------------------------------------------------<<<<<:)
Yeni bir şeyler yazmak istedim. Yazmadan yapamıyorum ve buda burda kalsın.
Giriş gibi olsun bu küçük bölüm ve ikinci bölümü kafamda toparlayıp yazmayı çok istiyorum. Betimlemeleri güzel yapamıyor ve çok fazla şey yazamıyorum.
Hiç şehir hayatı görmedim ve bir sürü şeyden mahrum kaldığım içinde çok fazla detay yazamıyorum. Lütfen bunlar için beni affedin. Sevgilerimle, Arhez
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri düşler
General FictionGardiyan son kapıyı da açtığında görüş yerine gelmiştim. Bir kaç kişi daha vardı. En arkadaki masaya geçtim ve onu bekledim. Fazla da bekletmedi, geldi. Ben daha oturmadan kapı açılmış ve Yaman gelmişti. Dört yıldır kimseyle görüşe çıkmamış, kimseyi...