Minik beden karşısındaki özlem duyduğu yüzü izlerken karşısındaki bedende aynısını yapıyor ve biricik sevgilisini izliyordu jeong. Bir süre sonra bu yaptıklarının yanlış olduğunu farkedince gözlerini zor da olsa seungminden çekip etrafta gezdirirken elini onun saçlarından yavaşça çeker ve boğazını temizleyerek doğru kelimeleri zihninde seçip etrafı izlerken konuşmaya başladı;
Buraya gelmem bir hataydı. bir daha gelmeyeceğim veya herhangi bir yerde karşına çıkmayacağım. Üzgünüm. Özür dilerim, kendine iyi bak ve hoşçakal.
Jeongin yataktan kalkıp odadan çıkacak iken gözleri dolu bir şekilde onu dinleyen seungmin uzandığı yataktan kalkarak bir anda jeongine doğru koşup minik kollarıyla onu sıkıca sarmaladı ve gitmesine engel olmaya çalıştı bir yandan da ağlamamaya çalışıyordu minik bedenin sahibi.
Gitme.. diye fısıldadı seungmin.
Yalvarırım gitme.. Ben dayanamıyorum bırakma beni lütfen.
Seungmin tüm bunları söylerken başını büyüğünün göğsüne yaslamış ve gözyaşlarını serbest bırakarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı bile çoktan.
Büyük olan ise onu sessizce izledi ve dinledi. Oda bebeği olmadan yapamıyordu ama tekrar bir araya gelemezlerdi onlar. Çünkü minik olan yine herşeyi mahvedeceğini düşünüp duruyordu.
Bir süre boyunca seungmin, sevgilisi jeongin'e sarılarak ağladı durdu.. Daha sonra minik vücudu yorgun düşünce kendini daha fazla tutamayacağını anlayıp kollarını biraz daha yukarıya çıkartarak sevgilisinin boynuna doladı ve onu kucağına almasını rica etti mırıldanarak;
Beni.. eskiden ait olduğum yere alabilir misin acaba?
Jeongin ise hiç itiraz etmeden minik bebeğini kucağına aldı ve onu tekrardan yatağına yatırarak üzerini güzelce örtüp mayışmasına neden olucak o şeyi tekrar yapmaya başladı. Sevgilisinin saçlarıyla yavaş yavaş oynamaya başladı. Seungmin istemeden de olsa yavaş yavaş mayışmaya başlarken bir anda kapanmaya çalışan gözlerini araladı ve sevgilisinin boşta duran elini kavrayarak ona yalvarır gözlerle bakmaya başladı.
Lütfen beni bırakma.. Biliyorum suçluyum bir anda sana benden ayrılmanı söyledim ama gitme sen, bırakma beni. Sen olmadığında bu ev bana kendimi o kadar kötü hissettiriyor ki. Her bir taraf bana ikimizin anılarını hatırlatıp daha çok acı çektiriyor. En azından bu gece yanımda kal olur mu?
Jeongin ise tek bir kelime etmeden sadece minik bedenin saçlarını okşamaya devam ediyordu etrafı izlerken. Herşey eskisi gibiydi. bir süre boyunca kendi içindeki düşüncelere kapılınca daha sonra aniden kendine geldi ve saati öğrenmek için cebindeki telefonu çıkarttı ve saate baktı. Saat çoktan gece yarısını geçmişti hemen yanındaki bedene baktı daha sonrarında jeong. Minik sevgilisi yastığına sarılmış ve minik pembe dudakları büzüşmüş bir sekilde uyuyordu. Tebessüm etti o anda jeongin. Bu görüntüyü özlemişti oda, hemde fazlasıyla. Jeongin o gece uyumayıp bu minik bedeni izleyerek sabahlamayı ve düşüncelerine kapılmayı tercih etmişti çoktan.
Yavaş yavaş sabah olup güneş doğarken jeongin yavaşça uzandığı yataktan kalktı ve aşağıya, mutfağa inerek son kez sevgilisi için kahvaltı hazırlamaya başladı. Bir süre sonra tüm masayı sevgilisinin sevdiği yiyeceklerle donatan jeong, ellerini yıkayabilmek için lavaboya gitti ve ellerini güzecle yıkayıp ordan da çıkarak bu sefer sevgilisi uyanmadan evine dönmek için hazırlanmaya başladı son kez ona bakabilmek için odasına doğru yavaş ve sessiz adımlarla çıkarak yanına geldi ve birkaç dakika onu izledikten sonra yanağına çok küçücük bir öpücük bırakırken yataktaki minik bedenin sol gözünden bir yaş aktığını fark etti jeong. O, uyumuyordu. Sadece onun gitmesini izlememek için uyuyormuş gibi taklit yapıyordu. Jeongin daha sonra üzerindeki ceketini çıkartarak odada bulunan çalışma masasının üzerine bıraktı ve mırıldanarak bebeğini uyandırdı;
Seungmin hadi uyan.
Daha sonra minik olan gözlerini yavaşça aralayarak sanki yeni uyanıyormuş gibi davrandı ve esneyerek yataktan kalkıp minik ellerini yumruk yaparak gözlerini ovuşturup kendine geldikten sonra gülümsemeye çalışarak büyük bedenin sahibine sarılarak teşekkür etti. Ve ayrıldıklarında seungmin lavaboya giderek kapıyı kapatıp sırtını kapıya dönüp yavaşça yere çömelerek sessizce ağlamaya başladı. Farkındaydı, birazdan gidecek ve o bu evde yine tek başına kalacaktı. İstemiyordu işte her ne kadar sevgilisine kendisinden ayrılması için yalvaran ve onu zor durumda bırakan o olsa bile şu an gitmesini ve ondan ayrılmasını istemiyordu. Bir süre sonra jeonginin birşeylerden şüphelenmemesi için ağlamasına zorda olsa ara verip yüzünü güzelce yıkayarak aşağıya, mutfağa indi ve masaya oturarak jeongini beklemeye başladı. Bir süre onu bekledikten sonra masaya gelmeyince kalkıp evde onu aramaya başlamıştı. Onu salonda telefona bakarken buldu ve mırıldanarak konuştu;
O kadar şey hazırlamışsın birşey ye en azından hm?
Jeongin telefona dalmışken kapının ordan gelen sesle birlikte başını kaldırarak miniğini onayladı ve bu sefer birlikte mutfağa giderek karşılıklı olacak şekilde oturup sessizce kahvaltılarını yapmaya başladılar. Jeongin başını eğerek sadece yemeğine odaklandı ve hızlıca yemeyi seçti. Seungmin ise onun aksine daha yavaş yemeyi tercih etti ve yemeğini yerken sevgilisini izledi.
Kahvaltı faslı bittikten sonra jeongin hazırlandı ve her ne kadar istemesede boğazını temizleyerek seungmin'i hayal kırıklığına uğratacak o kelimeleri dudaklarından dökmeye başladı;
Dün hiç yaşanmamış gibi davranalım olur mu? Bir daha beni görmeyeceksin hiçbir yerde karşına çıkmayacağım. Burlardan taşınacağım beni görmemen için hatta. O yüzden hoşçakal.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cold Nights || Seungin
Roman d'amour@It's Everyting; Lanet olsun bunu bize yapmak zorunda değildin seni özlüyorum bebeğim... Sensiz geceler çok soğuk keşke eskisi gibi seni kollarımla sıkıca sarıp sarmayabilsem...