Dolunay Lambası

218 23 6
                                    

Geçmeyen mevsim mi kaldı?
Peki geçmeyen acı ?
Daha da büyümüş bir beden..
Aynanın karşısında kendime bakıyordum. Ne kadar da güzelleşmiş yüzüm.
18. yaşım hoşgelmiş..
Bugün benim doğum günüm..
Aynanın karşısında verdiğim davet için hazırlanırken çalan kapının sesini irkildim birden.
Kafamı çevirdim , önce odaya baktım.
İçimde ufak bir huzursuzluk vardı kapıyı açıp açmamakta tereddütlüydüm.
Bir müddet oturdum öylece ve sonra neden kapıyı açmadığımı düşündüm.
Oturduğum yerden dalgın gözlerle kalktım bir anda.
Uzaklara dalıyordu sürekli gözlerim bu aralar , neden böyle anlamış değildim doğrusu.
Gün yavaş yavaş ilerliyor herşey eğlenceli gidiyordu.
Kendi hayat düzenimi kurmuş ve üstüne artık reşit olmuştum.
Bu yılki doğum günü hediyem mükemmel olacaktı.
Akşam üzeri davetten kalan bir kaç arkadaşla yürümek için dışarı çıktık.
Hava Mayıs'ın son bahar demlerini taşıyordu , yaza adımlar kaldığını tenimize vuran ufak bir esinti ile anlıyorduk.
Sahile doğru yola çıkmıştık.
Sonra bir anda konu çocukluğumuza geldi. Ordan burdan derken konu bir anda bana döndü. Şaşkındım. Çocukluğuma dair pek birşey hatırlamıyordum..
Kafamı yormak istiyordum ama hatırlayabildiğim bir sokak başları vardı bir de mahallemizdeki küçük park.
Arkadaşlarım üstüme gelmekten çekindiler.
Hepsi biliyordu 4 sene önce geçirdiğim trafik kazasını.
Hepsi sanki sebebini de biliyordu beni kazaya sürükleyen o hızlı adımlarımın..
Bir ben bilmiyordum sanki , sanki herşey benden sır gibi saklanıyordu.
Kafatasımın sol arka kısmında hafif çöküklük oluşmuş kazadan sonra ve başım komple yara aldığı için bir çok şeyi unutmuşum geçmişe dair.
Adımlar adımları takip ederken , sohbete dalmışız.
Sahile inen merdivenlerin başında iki adım attıktan sonra tökezledim.
Ayağım çok acıyordu , oturmak için arkadaşımın koluna girdim.
Hastaneye gitmek için ısrar ediyorlardı ama ben gitmek istemiyordum.
Aklıma sürekli kazadan sonra orada kaldığım günler geliyordu ama ne zaman o günleri hayal etsem 4-5 yaşlarında bir çocuk gibi görüyordum kendimi..
Ağlayan ve saçları göz yaşları ile geriye atılmış..
Anlamıyordum ne yaşadım veya neden böyle oldu..
Hiç birşey bilmiyordum..
Biraz sahil yolundaki banklarda oturup ayağımı dinlendirdikten sonra yürümeye devam ettik..
Rüzgar yüzüme yüzüme değiyordu.
Bugün bir değişikti sanki gökyüzü.
Karanlığa yeni bürünmüş alacalı bir griliği vardı.
Denizin dalgaları bile değişikti sanki.
Geliyor ama gitmiyor gibiydi.
Ama bana 18 yılın öğrettiği tek gerçek vardı ki ; gelen gidiyordu..
Grisini beyazla karıştırmış bulutlar bir anda dağılmaya başladı gökyüzünden.
Ve parlıyordu dolunay , delicesine..
Bembeyaz..
Birden denizin ortasındaki fenerin o keskin sarı beyaz arası ışığı yüzüme çarptı , şaşırmıştım çünkü sahil yolundan çok fazla uzaklaşmamıştık ve üstelik fener ışığını genelde kıyıya vurmaz sürekli denizin üzerinde gezdirirdi.
Şaşkındım işte..
Önemsemeyerek ve birazda tuhaflıkla kumların üzerinden normal kaldırıma geçmek için tekrar merdivenlere yöneldik.
Basamaklara artık çocuk edasıyla basmıyordum , ne sekerek yürüyor ne de üçer beşer çıkıyordum.
Çocukluğumun geçtiği sahili de hatırlamıyordum ve bir genç kız edasıyla yürüyordum.
Tekrar yüzüme vurduğunu sandığım dolunay ışığına doğru yöneldim.
Ay sandığımdan daha yakındı.
Uzansam tutacakmışım gibi.
Oturup izlemek istiyordum yıldızları , dolunayı saatlerce.
Sonra saatin çok geç olduğu fark ettim , arkamı döndüm ve eve doğru yol aldım..
Sokağın başında arkadaşlarla ayrıldık , güzel bir gün geçirmiştik.
Artık reşit olmuştum ve sanki hürdü dünya , gökyüzü gibi..
Yavaş ve ağır adımlarla eve yürüyordum.
Sokak tenha ve sessizdi..
Başımı tekrar kaldırdım ve tam karşımda ki dolunayı seyre daldım.
O kadar dalmışım ki dolunayı izlemeye ; adımları çarpık atıyor , yolun ortasından gidip sarhoş gibi sendeleniyordum.
' Dolunay çok yakın , elimi uzatsam dokunacak gibi. Tıpkı bir çok insan gibi. Yakın ama uzak. Uzak ama yakın. Çok parlaksın dolunay , ışığınla yön verecek gibi ama önüne bulut gelip ışığını azaltsa yönünü kaybettirecek gibi. İnsanlar gibisin tıpkı' diyordum kendi kendime.
Birden evimize giden sokağın bir başka sokakla kesiştiği noktadaki sokak lambasının o yanıp sönen sığ sesi ile irkildim ve yola bakma isteği uyandı birden bire.
Iki sokak ayrılıyordu biri evime gidiyor biri ise aşağı yola.
Doğru yolu seçmek için ise önüme bakmam lazımdı..
Ve bir anda gözlerimi olağanca kıstım ve ürpertiyi tüylerime kadar hissediyordum.
Yanıp sönen sokak lambasının sönmüş kısmına denk gelmiş dolunayın ışığı ile aydınlanan kısmında biri duruyor ve bana bakıyordu.
Yüzünü belli etmeyen ışığın altında silüeti ile yetindiğim bu adam da kimdi böyle ?!
Dolunay Lambasının altındaki bu adam ?!
Kimdi..?
Gece Mavisine Beyaz Bir Yıldız :
Âşık denizdi..
Mâşuk ise Ay.
Ay kendini denizin üzerine yansıtırdı.
Denize bakan Ay'ı görürdü ama Deniz sadece Ay'ı..

Sen BilirsinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin