Kaeya onunla ilk tanıştığım andan beridir sosyal ve enerjik bir tip olmuştur. Herkesle arası iyidir, kendisini tanımayan veya onu sevmeyen kimse yoktur şehirde. Çocukluğumuzdan beri bu huyunu kıskanmışımdır, hatta bu kıskançlığım biz on beşimize bastığımızda son raddeye gelmişti. Doğrusu o günün anıları hatıramda pek de duru değil, tek bildiğim sadece gözümün döndüğü ve daha sonrasında kendimi asla affetmememe sebep olacak kocaman bir hata yaptığımdır.
Soğuk bir gündü, yanlış hatırlamıyorsam. Kaeya ile Dawn Winery'nin arkasında idman yapıyorduk. Kaeya pek odaklanmıyor ve bana son bir hafta içinde başından geçen şeyleri anlatıyordu, dinlemiyor ve sadece dövüşmeye odaklanıyor gibiydim ancak söylediği her kelimeyi anlamak için kılıcımı bile daha yavaş savuruyordum.
Kaeya bana şehirdeki bir kızdan nasıl teklif aldığını anlatıyor, kızın sevimli olduğundan bahsediyordu, o böyle söylediğinde istemsizce kanımın kaynamaya başladığını hissetmiştim. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum ancak hoşuma gitmediğinin de farkındaydım, yine de içimde bunun umurumda dahi olmaması gerektiğini söyleyen bir tarafım da vardı. Kaeya benim arkadaşım olarak kalmalıydı, kabul etmediğim kardeşim bile olmalıydı ancak sadece bu kadardı. Dahası yoktu, ikimiz için dahası hiçbir zaman mümkün olmamıştı.
"Kendini bu kadar dışarı kapatırsan yalnız öleceksin Diluc. Şehirde senden hoşlanan birkaç kız tanıyorum, bir şans mı versen acaba?"
Kaeya'nın yalnız oluşumu vurgulaması ateşe körükle giden kısımdı tam olarak. Hayatımın çoğunu birkaç duyguyu hissetmeden geçirmiş biri olarak aşka veya o tarz şeylere inanmıyordum o zamanlar, benim için önemli değildi ve kızlarla takılmak ancak bir zaman kaybıydı. Lakin Kaeya öyle düşünmüyordu, her zaman yanında konuştuğu birileri olurdu, her şehre inip geldikten sonra bana kimle nereye gittiğini anlatır, dinlemek istemediğimi söylediğim halde ısrarla konuşur ve sinirlenip suratına yumruğu geçirene dek susmazdı. Evet, Kaeya'nın gönül ilişkilerini dinlemek beni her zaman sinirlendirmiştir. Lakin nedenini şimdilerde fark ediyorum. Önceden bu his sadece içimi kemiren gıcık bir duygu olmasına rağmen şimdilerde, özellikle bir şeylerin farkına varmaya başladıkça ismi kıskançlık olan daha sinir bozucu bir şeye evrilmişti. Evet, Kaeya'yı kıskandığımı onu sevdiğime emin olduğumda ancak fark edebilmiştim. Geç kalmıştım, daha hızlı olması gerekirdi ancak Kaeya ile ilgili şeyler hiçbir zaman hızlı olmamıştı benim için. Hep fark etmem birkaç kalp kırığı gerektirmişti, benim için ve onun için, hep çok daha fazla acı gerektirmişti...
"Benim kimle takılacağım senin işin değil, aptal! Senin gibi boş işlerle uğraşmıyorum diye buna zorlama beni."
Demiştim. Kaeya sadece gülmüştü ve zaten bu onun bir alışkanlığıydı. Ona kırıcı bir şey söylediğimde sadece gülerdi, gülmesi daha çok sinirime dokunurdu ve kırılmış olduğu için gülüyor olabileceğini asla düşünmezdim. Umursamıyor sanardım, canını acıttığımı anlamazdım.
"Boş iş değil, Diluc, her kalbin biraz sevgiye ihtiyacı vardır. Seninkinin de ve benimkinin de..."
Ona o zaman ihtiyacı olan sevgiyi benim verebileceğimi söylesem belki her şey daha iyi olurdu. Ancak sadece daha da sinirlenmiştim. Gerçekten de öfkemin, har har yanan bir ateş gibi, duracağı yoktu.
"Benim öyle şeylere ihtiyacım yok!"
Bunu haykırdım ve Kaeya'ya benden aldığı ilk fiziksel yarayı vermiş oldum. Hesaba katmamıştım, eğer çok fazla güç kullanırsam Kaeya'nın kılıcının kırılacağını, kırılan parçanın bir anda sağ gözünü yaralayacağını ve ona verdiğim sayısız yaralardan en görünürünü ortaya çıkaracağını bilmiyordum.
Muhtemelen o da bilmiyordu.
Kaeya benim yüzümden bir gözünü kaybettiğinde sadece on beş yaşındaydı, ancak bu onun için hiçbir şeyi değiştirmemiş gibiydi. Hiçbir şey olmamış gibi devam etmiş ve herkese küçük bir kaza olduğunu söylemişti. Tamamen benim suçum olmasına rağmen ağzından benimle ilgili tek bir laf çıktığını duymadım.
Ve ben Kaeya'dan hiç özür dilemedim. Göz bandına baktığım her an kalbime açılan o yara yüzünden acı çeksem bile Kaeya'ya hiçbir şey söylemedim.
Özür dilemek zor değildi.
Ama Kaeya her zaman benim kalbimin en zor parçası olmuştu.
"Sevgili Diluc;
Hayatım boyunca hiçbir zaman seni suçlamadım, bunu bilmeni isterim. Hiçbir zaman söylemedim de, ancak sana takıldığım sıradan insanları anlatmak yüzünde bir ifade oluşmasının tek yoluydu, sadece o zaman beni önemsediğini hissediyordum. Belki yanlış yorumladım, emin değilim. Zaten seninle ilgili hiçbir şeyden emin değilim tatlım, her zaman düşüncelerimi tersine çevirebilecek bir şey yapardın çünkü. Ancak bunu severdim. Seninle ilgili ne kadar çok kafa karıştırıcı şey varsa hepsini özenle sevdim.
Ve bilmeni istiyorum ki gözümdeki yarayı hiçbir zaman kapatmak istemedim çünkü senden gelen her şey bir gurur ve sevgi kaynağıydı benim için. Ancak senin ona bakışların sadece acı ve suçluluk doluydu, sana eziyet etmeyi hiç istemedim.
Beni üzerimde bıraktığın yarayla hatırlamanı hiç istemem, tatlım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
söylenenler ve söylenemeyenler | kaeluc
Fanfic"Belki de sen haklısındır, Diluc. Belki de söylediğin hiçbir şeyi kastetmemişsindir. Ancak ben artık kastetmek istediğin hiçbir şeyi anlamıyorum."