7. Bölüm

186 50 5
                                    

Büyükbabasını uyandırmamak için parmak uçlarında önce banyoya sonra odasına geçti Pelin. Gram uykusu yoktu. Yatağa uzandı. Gündüz bir daha uyumamak için karar aldı. Yediği yarım ekmeğin de büyük faktörü vardı uykusuzluğunda. Midesinde kocaman bir kütle vardı sanki. Sağdan sola, soldan sağa döndü durdu. Caner'in son dakika golü de neydi öyle? Sinsi sinsi onu izlemisti sanki. Birden aslında izleyenin kendisi olduğunu düşünüp utandı.

Gün ağrıyordu uyuya kaldığında. Yatarken açık bıraktığı pencereden gelen kepenk sesi ile açtı gözlerini. Uyuyalı iki saat olmuştu anca. Sabah serinligini üzerinde hissetti. Derin bir nefes aldı burnundan. Miss gibi temiz hava. Pikesini üzerine çekmek üzereyken dış kapının kapandığını duydu. Hemen doğruldu yatakta. Kaç yaşında büyükbabası ekmek parası için bu saatte kalkıp çalışıyordu. Hoş çalışırken o da çok erken kalkıyordu. Ahhh plaza günleri. İnsan hiç mi özlemezdi? Hiç !!! Ne işini, ne şerefsiz Ekrem'i. İçin için merak ediyordu ama. Ne yapmıştı? Karısına dönmüş müydü? Bütün kalbiyle insan olmasını diledi hamile karısı için. Hoş aynı anda üç kişiyle birlikte olan birinden bunu beklemek mümkün müydü bilemedi. Kendi hayallerinin yıkılmasına, emek emek işlediği sevgisine, ilgisine...

Yüzünü yıkayıp odasına geçti. Kargoları gelirdi bugün. Askeri yeşil keten şortunu, üzerine askılı siyah tişörtünü giydi. Mutfakta çalışacaktı. Uzun saçlarını güzelce ördü. Açık renk rujunu sürdü, aynada kendine bakınca beğendi halini. Rengi yerine geliyordu. Telefonunu cebine atıp kapının önünde duran spor ayakkabılarını giyip indi aşağıya.

"Günaydınnnn"

Tezgah arkasında malzemeleri hazırlayan Tayfun şaşırdı görünce Pelin'i

"Yavrum günaydın çok erken daha, niye kalktın?"

Tezgahın arkasına geçip bir parça kaşar peyniri attı ağzına önce sonra kocaman bir öpücük kondurdu Tayfun'un yanağına.

"Şekerim öğlen gitmiyordum ben de işe. Artık böyle."

Dışarıdaki masaları silen Burak içeri girdi, sarı bezini salladı

"Günaydın Pelin Abla, açayım mı sana servis? Hemen mi yersin?"

"Günaydın Burakcığım, sağol canım az çalışayım ben de acıkınca yerim."

Burak anlamadı, şaşkınca baktı

"Ne yapınca?"

"Servis, sipariş  filan işte"

Geri çıktı dükkandan Burak. Aldırmadılar.

"Eee şekerim ne yapıyoruz? İş ver bana ne yapayım?"

Tayfun kolunu tezgaha yasladı

"Sen ciddisin?"

"Evettt. Sana mı yardım edeyim yoksa Burak'a mı?"

Güldü Tayfun.

"Burak pire gibi maşallah, siparişte alır, garsonluk da yapar. Sen benim yanımda dur. Kasaya da bakarsın o zaman."

"İyi madem"

Teker teker masalara müşteriler gelmeye başlayınca hareketlenmişti dükkan. Ortalık mis gibi tereyağ kokusu dolmuştu. Nur Hanım'ın şen sesi dükkanı doldurduğunda sabah gerçekten olmuştu.

"Tayfun Beyciğim ne şanslısın Pelin hemen gelmiş yanına. Benimkinin biri uyuyor evde diğerinden haberim yok"

"Gece içerse kahveyi uyur tabi" diye geçirdi içinden Pelin ocaktaki yumurtanın üzerine kırmızı biber serperken.

Arkasından gelen "Günaydın" sesiyle zıpladı yerinden.

"Aaaaa şimdi seni şikayet ediyordum ya ben oğlum"

Gün Batımı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin