Geri çekildi Pelin. Hızla kalktı ayağa
"Gidelim" dedi emredercesine cevabı beklemeden oyuktan indi aşağıya.
Selim'de arkasından geliyordu.
"Pelin" dedi sakince "kusura bakma, ben manzara çok güzel olunca etkilendim sanırım"
Yüzüne bakmadan yürümeye devam etti Pelin
"Sıkıntı yok, ben biraz hızlı yürüyeceğim, görüşürüz sonra"
Diyemedi nefesin midemi bulandırdı diye. Hoş bulandırmasa da daha dün gece kokoreç yerken tanıştığı adamla ertesi gün öpüşecek hali yoktu.
Sonraki bir kaç gün ne Selim'i ne de Caner'i görmedi. Esra geldi, o Esra'ya gitti. Öğleden sonraya kadar dükkanda vakit geçirdi. Büyükbabası çoğu zaman ocağı ona bırakıyor kendisi gelen gidenle sohbet ediyor, kalabalık olunca da kasada oturuyordu.
"İyi alıştın şekerim sen beni bırakıp gitmeleri" dedi. Dükkandan çıkmak üzere olan Tayfun'a
"Kapının önündeyim" dedi Tayfun kendini müdafaa edercesine
Dışarı bakınca Nur'un elinde tepsiyle geldiğini gördü.
"Pardon!!!" Dedi gülerek "kahve saatiymiş"
Nur dışarıdan el salladı Pelin'e önce sonra gel işareti yaptı.
"Gel hadi şımarık sana da yapmış kahve Nur Hanım"
Pelin ellerini yıkayıp çıktı dükkandan
Oturdu yanlarına, teşekkür etti kahve için.
"Büyükbaba İzmir'e gideyim diyorum hazırlanıp bir kaç işim var sıkıntı olur mu senin için?"
"Yok yavrum da söyleseydin arabayı bakıma vermezdim bu sabah"
"Yok ya, giderim minibüsle. Sıkıntı olmaz"
Kahvesini bitirip izin istedi, çıktı eve.
Kaç gündür aklını kurcalayan, uykularını kaçıran, beynini yiyip bitiren bir kuşku vardı. Onun çözümünü kasabada bulması imkansızdı.
Banyoya girdi. Yazlık bir elbise giydi. Islak saçlarını hafifçe topladı ensesinde. Çantasını boynuna asıp çıktı evden. Tayfun uğra giderken diye yazıp göndermişti mesajla
Büyükbabasına haber vermek için tekrar dükkan tarafına yürüdü. Nur ve Tayfun'a Caner'de eklenmişti.
"Ah geldin mi kuzum, Caner oğlum da gidiyormuş bekledi seni."
Caner Pelin gelince kalktı ayağa. Beyaz keten gömleği, haki bermudası ve spor ayakkabıları ile son gördüğü günün aksine gayet bakımlı görünüyordu.
"Gidelim hazırsan" dedi gayet rahat.
"Giderdim ben" diye mırıldandı Pelin. Yapacak bir şey yoktu sonuçta adam beklemişti.
"İyi madem, aklıma bir şey gelirse istersen ara büyükbaba ve tabi ki Nur Hanım"
Nur'da ayağa kalktı tepsiyi alırken gülümsedi
"Teyze olamadım bir türlü ya da abla" dedi kinaye ile Pelin'e
"Aaaa teyze demem için çok gençsiniz, abla olabilir ama" dedi koluna uzanıp sevgiyle dokunurken. Nur'un şen kahkahası etrafı inletti.
"Anlaştık" diyerek öpücük gönderdi ikisine de.
Caner, peşinden Pelin caddeye doğru yürümeye başladılar.
"Nur Annemi nirvanaya çıkardın yalnız" dedi Caner arabasının anahtarını cebinden çıkarırken.
"Sen ne diyorsun, nasıl hitap ediyorsun yani?"
"Dilime hangisi gelirse, anne, teyze, sultanım, nurum"
"Annen var ama değil mi?"
"Var var. Ankara'da yaşıyor."
İç geçirdi Pelin sadece. Arabaya binene kadar sessizliğini korudu.
Sadece müziğin sesi vardı. Klima çalıştığından camlar da kapalıydı.
Kollarının üşüdüğünü hissedince istemsizce kendine sarıldı. Caner fark etmiş olacak ki klimayı kapatıp camları açtı.
"Söylesene üşüdüm diye"
"Önemli değil, sana da ayak bağı oldum zaten. Minibüsle gidecektim ben"
"Yok ya gidiyoruz işte. Nerede senin işin ona göre giriş yapayım merkeze"
"Hiç fark etmez, öyle bir işim yok aslında. Biraz uzaklaşmak istedim, kendime vakit ayırmak istedim. Sahilde her hangi bir yerde inebilirim"
Başını salladı sadece Caner
Merkeze girdi. Ana caddeyi geçince sahil şeridine doğru sürdü aracı.
"Kaçta biter kendinle işin? Ben bir iki saate dönerim."
"Teşekür ederim, bakarım ben başımın çaresine. Görüşürüz sonra" diyerek indi arabadan.
Sahildeki bankların birine oturdu. Denize baktı uzun uzun. Beyni ile ruhu ciddi bir mücadele içindeydi. Akıp giden insanlar, arkasında devam eden trafik, korna sesleri, insan sesleri... Hiç birini görmedi, duymadı bir süre. Ne zamanki bankın diğer ucuna ayakkabısını bağlamak için oturan bir gencin varlığını hissetti dünyaya döndü.
Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Caddenin karşısına geçip aradığını bir an önce bulmak umuduyla bakınmaya başladı. Gördüğü tabelaya doğru adımlarını hızlandırdı.
"Bir hamilelik testi alabilir miyim?"
Sanki içerideki herkes ona bakıyordu. Hızla testin olduğu poşeti çantasına atıp parasını ödedi.
Şimdi asıl cesaret zamanıydı.
Boş boş yürüdü bir süre...
Önüne çıkan bir kahve dükkanına girdi. Sade kahvesini söyledi.
"Lavaboya girmem gerekiyor, ben gelince yapar mısınız?"
Garsondan olumlu cevap alınca tuvaletlerin olduğu alana geçti.
Beş dakika beş saat gibiydi. Elinde test kiti ile kalakaldı. Korktuğu başına gelmişti işte.
Elini istemsizce karnına götürdü.
Hamileydi!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gün Batımı
RomanceKader Serisi 4. Kitap -D- Biliyor musunuz sevgilimin sevgilisinin olduğunu sevgilimin karısından öğrendim. İşte benim bitti sandığım hikayem o günden sonra başladı...