Bölüm 3

35 3 0
                                    

  Dün gece çok güzel bir rüya gördüğünü söyleyerek başlıyor konuşmaya. Bir süre rüyasını anlatıyor.

"Peri gibi bir şeydim. Güzel ve şeffaf kanatlarım vardı. Üstümde hiçbir şey yoktu ama üşümüyordum. Orman gibi bir yerdeydim. Her yer öyle yeşil ve büyüleyiciydi ki. Rüyadan uyanmak istemedim."

 Bütün bunları anlatırken suratında tuhaf ve anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Gerçekten de bir şeyin büyüsü altına girmiş gibiydi.  Karşısındaki duvarı izliyordu. Daha doğrusu bakıyordu ama görüyor muydu emin değilim. Dikkatini çekmek için elimdeki kalemi masaya düşürdüm. Gözlerindeki hissizlik kayboldu ve bana döndü.

"Kasiyere ne oldu?" diye sordum usulca.

"Hangi kasiyer?" 

"Kıyafet alırken gördüğün."

"Onunla görüşmem doğru olmazdı."

"Neden böyle düşündün?"

"Çünkü o bizim gibi değil. Bizden biri olmalı."

"Sizin gibi derken neyi kast ediyorsun? Sizden biri olmak ne demek ki?"

 Soruyu sorunca geri çekildiğini fark ettim. Bana söyleyip söyleyemeyeceğini düşünüyordu. Cevap vermeyeceğini anladığımda konu dağılmasın diye konuşmaya karar verdim. 

"Ben de sizden biri miyim?"

 Sesimdeki samimiyeti anlamış olacak ki gülümsedi. Kafasını iki yana salladı ve gülümseyerek

"Hayır , alakanız yok." dedi.

"Biz derken kimleri kast ediyorsun o zaman?"

"Size söyleyemem."

"Tabii ki bana bu kadar kısa sürede güvenmeni bekleyemem ama emin olmalısın ki burada konuştukların bu odada kalır. Yani bana anlatman hiç kimseyle konuşmamanla eşdeğer."

 Sözlerimin onun üzerinde bir etkisi olmadı fakat konuyu da değiştirmedi. Bir soru daha sorabileceğimi anlamıştım.

" Annen ve baban sizden biri mi?"

 Kafasını olumlu yönde salladı. Sonunda ailesi hakkında küçük bir yanıt almıştım. Hâlâ kendini ait gördüğü topluluğun ne olduğunu anlamasam da ... Seans bitti ve ben de bittim. Şimdi gel bir de Leman'ın soru yağmuruna yakalan. Şemsiyesiz sağanağa yakalanmayı tercih ederim. Odadan çıkıyorum. Bir adım... İki adım... Üç adım ve Leman. İşte bu! Asla beni şaşırtmıyor. O konuşmadan cümleleri sıralıyorum.

"Hayır ,  bir gelişme yok. Hayır , aşık olmamış. Hayır , ilacını bırakmamış. Ek olarak rüyasını anlattı ve bir de ailesiyle ilgili minik bir detay."

"Benden böyle kaçamazsın Ayça."

"Ciddi misin? Bu sefer kurtuldum sanmıştım."

"Depresyonda olan biri için fazla iyi değil mi sence de? Endişeleniyorum Ayça. Bilmediğimiz bir şeyler olmalı."

"Kızın kendini asmasını mı tercih ederdin? Normal ölçüde endişelenmeni anlayabilirim ama sence de bu biraz fazla değil mi? Ayrıca kesinlikle bilmediğimiz çok şey var."

"Nasıl?"

Saat 00.19

 Yatağımda bir o tarafa bir bu tarafa dönüyorum. Özgür'ü unutmaya çalıştıkça yatak odasının dekoru bana onu hatırlatıyor. Yatak başlığı olması gereken yerde kocaman yuvarlak bir ayna var.  Bu aynayı buraya koyduğumda saatlerce şikayet etmişti. Görünüşünü beğenmemesi üzerine kendini aynada beş saniye görmeye tahammülü yoktu. Hiçbir zaman görünüşünü beğenmeme sebebini anlayamamıştım. Ona baktığım zaman tapılası bir surat görüyordum. Pürüzsüz teni... Yumuşacık yanakları... Her zaman gözünün önüne düşen düz siyah saçları... Daima aralık duran dudakları... Dudaklarına hep laf ederdim. Alt dudağı ne kadar kalınsa üst dudağı da bir o kadar inceydi. Isırdığı için hep derin bir çizgi olurdu alt dudağında. Ben de onu daha çok öpmek , iyileştirebilmek isterdim. Gözlerimi aynanın yukarısına monte edilmiş tahta raflara çevirince daha da üzülüyorum. Alerjisi yüzünden boş bej saksıları taşıyan bu raflar şimdi bir sürü bitkiye ev sahipliği yapıyor. Ayrıldığımızda kafamı dağıtmak için yapabileceğim en iyi aktiviteydi. Toprak odayı mahvetmişti ama aklımı meşgul ettiği için buna değmişti. Saat ilerledikçe ilerliyordu ve benim yarınki ilk randevum sabahın köründeydi. Uyumak gerektiğini bilmekle uykuya dalabilmek kesinlikle aynı şey değildi. Bembeyaz yastığıma kafamı gömdüm. Belki nefessiz kalırsam baygınlık geçirirdim. Düşük bir ihtimal ama umut etmeye değer. Antalya'dayken hiç gerek olmamasına rağmen sıkıntıdan ördüğüm beyaz battaniyeme sarıldım. Alerjik beyefendi yüzünden bu battaniyeyi de kullanamazdık. Aslında ben bütün bunlardan hiç şikayet etmedim. Hepsi ona dair sevdiğim özelliklerdi. Şimdi yeniden birlikte olsak hiç gocunmadan battaniyeyi bazanın altına kaldırır bitkileri de balkona götürürüm. Tabii ben bütün bunları düşünürken onun benim varlığımı bile hatırladığına emin değilim.

YARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin