𝘪𝘧 𝘶 𝘸𝘢𝘯𝘯𝘢 𝘴𝘵𝘢𝘺 - 𝘴𝘸𝘦𝘢𝘵𝘤𝘶𝘭𝘵

54 8 40
                                    

(tae's pov)

-bir hafta sonra-

yabancı:

bugün de dersten kaçmayacaksın değil mi serseri??
umarım yine jimin mesai yapmamı istiyor
bahanesine sığınmayı düşünmüyorsundur
çünkü artık yutmuyorum

serseri:

aaaaa öğretmenimm
ne dersten kaçması
aslaaa
son servisimi de yapıp geliyorum hemen

yabancı:

bugün haşat edeceğim seni
ona göre hazırla kendini

serseri:

ikimiz de bana o kadar kıyamayacağını biliyoruz 😇

yabancı:

hadi ya
bakalım kıyıyor muyum kıymıyor muyum

serseri:

öğretmenim şimdi kulağıma bir haber geldi
bugün çok önemli bir işim varmış
asla korkmadım onun için değil
gelemiyormuşum

yabancı:

hmhm öyledir kesin
en geç saat 8de buraya bekliyorum seni

serseri:

:b

Gülerek telefonumu garson önlüğümün cebine attım. Tezgahta beni bekleyen tepsiyi alıp dikkatlice 9 numaralı masaya götürdüm. Fil hafızam sayesinde kimin ne istediğini çok iyi hatırladığım için tepsideki siparişleri, bekleyen müşterilerin önüne koydum.

"Başka bir isteğiniz var mıydı acaba?"

Hayır cevabını aldıktan sonra afiyet olsun diyerek masadan ayrıldım ve doğruca çift kapaklı mutfak kapısına gittim. İttirerek açtığım ve ardına geçtiğim kapılar, benim arkamdan otomatik olarak kapanıyordu. Bu restoranın mutfak kapısına bayılıyordum gerçekten.

Jimin'in yanına gittim ve önünde, müşterilere hazırladığı tabağa koymak için uzandığı çileğe ondan önce uzanıp aldım. Gülerek ve gözlerinin içine bakarak yeşil sapından tuttuğum çileği kocaman bir ısırıkta yedim ve sapını yukarı kaldırıp salladım.

"Gecenin kapanış ödülü olsun bu benim için."

"Oldu ya, her gece her gece böyle yap da batayım sonra."

"İyi plan gibi, şimdiden çok yoruldum ben şefim."

Gülerek elindeki eldivenleri çıkardı ve yavaş yavaş önüme geldi. Ardından parmak uçlarına çıkıp elini kaldırdı ve sol şakağıma minik bir tokat attı.

"Oldu paşam, sen yoruldun diye batalım biz."

Attığı küçük tokadın keyfiyle lavaboya gitti ve ellerini yıkayıp yeni eldivenler giydikten sonra tekrar tabağın başına döndü. Gerçekten aşkla yapıyordu işini. Titizlikten ödün vermiyor ve her tabağı sanki mesleğinin en önemli tabağıymış gibi özenle hazırlıyordu. Bir haftada o kadar çok ilerleme kaydetmişti ki, her ne kadar Jimin'in başarısından şüphe etmesem de, ben bile bu kadarını beklemiyordum. Restoran her gün dolup taşıyor, bazen boş masa bulamadığımız bile oluyordu. Kasabada herkesin dilinde dolanıyordu Ohana, Jimin'in kıymetli restoranı. Gurur duyuyordum onunla. Hepimiz duyuyorduk.

sweater weather ≮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin