𝘩𝘢𝘯𝘥 𝘰𝘷𝘦𝘳 𝘩𝘢𝘯𝘥 - 𝘳𝘰𝘭𝘢𝘯𝘥 𝘧𝘢𝘶𝘯𝘵𝘦

51 8 59
                                    

(jk's pov)

Jimin koşa koşa bir hemşire bulmaya gitmişti. Ben ise olduğum yerde kalıp Taehyung ile annesini izledim. Taehyung konuşmaya devam ediyor, yerinde zor duruyordu. Annesi de ona bir şeyler söylüyordu. Hemşire gelene dek bir müddet konuştular. Bir ara bakışları bana da uğramıştı. Konuşmanın sonlarına kadar her şey iyi gidiyordu ama Taehyung o odadan çıkarken yine yüzünden düşen binbir parçaydı ve bütün vücudu tir tir titriyordu.

"Bir şey mi oldu?"

Jimin endişeli bir şekilde sormuştu. Taehyung'un gözleri yerdeydi, derin bir nefes alıp öyle konuştu.

"Annem.. beni ölümüne hazırlamaya çalıştı. Vaktim geldi, arkamdan ağlama dedi. Ben-"

Taehyung yutkunup sessizliğe gömülmüştü. Sanki söyleyecekleri boğazına dizilmişti. Gözleri tekrar yeri buldu ve dondu öylece. Jimin ise arkasını dönüp ağlamaya başlamıştı, burun çekme seslerinden anlaşılıyordu.

Öylece yerimde duramazdım, bir iki adım atıp Taehyung'un önünde bittim. Bir kolumu sıkıca bedenine sarıp bir elimi başının arkasına yerleştirdim. O da yavaşça kollarını kaldırıp bana doladı ve başını göğsüme yasladı. Nefes alıp verişi ağırlaşmıştı ve bütün bedeni de ona eşlik ediyordu.

Söylemek istediğim çok şey vardı ama bir türlü kelimeler dilime ulaşmıyordu. Konuşmak yerine sarılarak yanındayım, yalnız değilsin demek istedim ve anladığını umarak sessizce bir süre daha Taehyung'a kalkan olmaya devam ettim.

Odada bir hareketlenme olunca dikkatim oraya çekildi, gözlerimi odadaki karmaşıklığa çevirdim. Doktorlar telaşla koşuşturuyordu. Biri Taehyung'un annesine kalp masajı yapmaya başlamıştı. Televizyonlarda gördüğünüz o şok makinesi getirilmişti içeri.

Taehyung ise her şeyden bi'haber sessizce kollarım arasında duruyordu. Bu ana şahit olmalı mıydı bilmiyordum. Hiçbir şey yapamadan, söyleyemeden öylece odayı izlemeye devam ettim. Bir de tanrıya bana güç vermesi için yalvardım. Madem sevdiklerimi mahvedecekti, o halde bana onları toparlayabilmem için güç vermeliydi.

Taehyung'un babası gelip odada olanları görünce bağırdığında, saliseler içinde kollarımdan kopan Taehyung hemen camın önünde bitmişti. Hayır diye sayıklıyordu şimdi.

"Hayır anne gitme, sen de terk etme beni."

Jimin, ben, Taehyung ve Taehyung'un babası camın önüne dizilmiş içeriyi izliyorduk. Taehyung'un aksine, babası hüngür hüngür ağlıyordu. Madem seviyordu ve kaybetmek istemiyordu, o zaman neden bunca yılı zehir etmişti eşine?

Şok makinesi kullanıldı, elleriyle kalp masajı yapılmaya devam edildi ama hiçbir şey durumu değiştirmedi. İçerideki herkes durdu ve duvarda asılı olan saate baktı. İçerideki kişilerden biri, yatak ucunda asılı duran defteri aldı ve üzerine bir şeyler yazdı. Tahminimce yazılan ölüm saatiydi. Sabah saat 7'yi 7 geçe, artık Taehyung'un aklına kazınmıştı iyice.

Doktorlar odadan çıkıp durumu açıklarken Taehyung fısıldarcasına sayıklamaya devam ediyordu. Doktorlar gidince Taehyung'un babası da çekip gitmişti. Bu durumda bile oğlu bir gram umrunda değildi. Gerçekten kendisine üzülmenizi, acımanızı imkansız hâle getiriyordu yaptıklarıyla.

Taehyung'u ve Jimin'i zorla ine göndermiştim. Taehyung kalmakta ve annesi için 'son görevini' yerine getirmekte çok ısrarcı olmuştu ama buna müsaade edemezdim. Bedeni hala tir tir titriyor ve ayakta zor duruyordu. Saatlerdir bir şey yememişti ve aklı kesinlikle başında değildi. Hâl böyleyken bu işlerle ilgilenmesi imkansızdı. İkisine de arabama kadar eşlik ettim ve anahtarları Jimin'e verdim, onun kullanması daha iyi bir fikirdi. Taehyung arabaya binerken Jimin ile kısa bir konuşma geçti aramızda.

sweater weather ≮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin