6- KIZIL GÖK EFSANESİ

127 31 1
                                    

  "Seni seviyorum"
Bunu o kadar içten söylemişti ki kalbimin bütün duvarlarının eridiğini hissettim.

Depremin üzerinden bir ay geçmişti ne kadar zor olsa da insanlar eski yaşantılarına geri dönüyorlardı. Bazı öğrenciler aileleriyle birlikte geçici olarak farklı bir ilde okula gitmeye başlamıştı.

Artık Hazal sayesinde erken kalkmaya alışmıştım, alarmsız kalkabiliyordum. Yine erken kalkmıştım, artık salondaki kanepeyle biraz daha iyi anlaşıyorduk, canım arkadaşım beni asla sırtımdan vurmayan canım arkadaşımdı o benim. Asla anlamadığım şekilde bu sırlar Eda normalden geç kalkıyordu, bunu yeni iyileşmesine bağlıyordum. Biraz kendime geldikten sonra odama Hazalların yanına gittim. Yataklarında oturup konuşuyorlardı beni gördüklerinde ikisi bir ağızdan "Günaydın" dediler aynı şekilde karşılık verip aç olup olmadıklarını sordum her ne kadar cevaplarını bilsem de. Hep birlikte mutfağa gidip kendimize yiyeceklerimizi hazırladık ve masaya geçtik.

"Bu arada saat kaç?" uyandığımdan beri telefonuma bakmıyordum bu benim için büyük bir zaferdi.

"Bilmiyorum" Hazal'ın cevabına telefonumdan yayılan mesaj sesi eşlik etti. İkisi de şaşkınca etrafa baktığında " Biri mesaj atmış bana" dedim ne anladıklarını tahmin etmemeye karar vererek. Tahminimde yanılmamıştım Edaydı ve saat dokuz buçuğa geliyordu bugün fazla uyumuştum. Edanın daha fazla yazmamasını sağlamak için hızlıca mesaja tıkladım.

Kimden : Başımın Belası (Moonlight 'ım)

"Aşkım, günaydın biliyorsun okullar kapandı Mavi annesinin evine gidecek birazdan. Bugün kendimi hiç iyi hissetmiyorum acaba bize gelir misin diyecektim."

"Neden, neyin var?"

"İyiyim biraz halsiz hissediyorum ama yalnız kalmak istemedim. Gelemez misin?"

"Sen gelsen olmaz mı? Annemler yok, babam deprem bölgelerine gitti biliyorsun annemde işte. Hem Hazal ve B" az kalsın ağzımdan kaçacak kelimeyi kurtarırken adeta bir kahraman gibi hissediyordum, kendimi bir felaketten kurtarmıştım sonuçta. "Hazal'ı yalnız bırakmak istemiyorum, ama sen gel. Almaya geleyim mi seni?"

"Bulut da orada değil mi?" sessizliğimden cevabı anlamıştı "Gerçekten şu an mecbur kalmasam yapmam ama hazırlanıyorum, yarım saat sonra gelirsin beni almaya, teşekkür ederim. Ha bu arada ona da söyle ben çok ısrar ettim de valla götü kalkar uğraşamam."

"Emredersiniz Bayan Eda Ay" telefonumu kapattıktan sonra yarım bıraktığım yemeği yemek üzere masaya geçtim oturup yemeğimden bir lokma aldığımda telefonum yine mesaj yağmuruna tutuldu. Hemen kalkıp telefonumu aldım mesaj Çağrıdandı.

"Aşkım, çabuk haberleri aç"

"Hangi haberleri açayım?"

"Fark etmez hepsinde var zaten" ne vardı. Uyumadan önce sehpaya bıraktığım kumandayı aldım ve televizyonundan rastgele bir kanal açtım. Karşıma çıkan haberle bakışırken Çağrı beni arıyordu, girdiğim şokun etkisiyle açmadım ama ısrarla aramaya devam ediyordu. Açıp telefonu kulağıma götürdüm.

"Aşkım sen mi gönderdin, Aşkım iyi misin?" cevap vermek istiyordum ama ağzımı bile açamıyordum. Yanıma gelen Bulut beni bana işaret ederken "Bu sensin" dedi. Evet bendim ama nasıl olurdu bu. Çağrı benimle konuşmak isterken ben kaşlarımı çatmış, dün geceyi hatırlamak için hafızamı zorluyordum.

Dün gece

Eve girdiğimde, ev her zamankinden daha soğuk gelmişti bir battaniye kapıp zaman geçirmek için biraz kitap okumaya çalışıyordum ama sanki harfler gözümün önünde dans ediyordu. Şarabın etkisi olmalı diye düşünerek kitabı bir kenara koydum belki telefonla zaman geçirebilirim diye düşünerek instagram hesabımda gezindim. Karşıma bir haber çıktı çok etkilendiğimi söylemek zorundayım "Ünlü iş adamı Tarık Coşkun ilimizdeki tüm yetimhanelere bağışta bulunmuştur. Kurumumuz adına teşekkür ederiz dünyanın sizin gibi temiz kalpli insanlara ihtiyacı var. Tekrar teşekkür ediyoruz."

KALBİMDEKİ  MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin