Kutusuna bildirim düşen sayılı takipçilerimdensen bölüm sonu notuna atlayabilirsin.
೫
"Şey ya, eee. Bizde kalırsın, bir şekilde hallolur ya."
Benim en kararsız gecelerim, en kayıtsız günlerim ve bütün hayalperestliğim bu cümleyle zirve yapmıştı aslında. Bizim evde kalırsın, benim odama yerleşirsin, demişti.
En sevdiğim değil, belki de tek sevdiğim kuzenim sunmuştu bana bu öneriyi. Her yıl sadece on gün birlikte zaman geçirdiğim, beşikte oyuncak takas etmekten müthiş gereksiz tartışmalarla kısacık ömrümün en boş günlerini düzeltiden faksladığım, her yıl küsüp telefondan barıştığım kuzenim. Yan yana durduğumuzda ruhumun tavandan kaçma isteğine sövdüğüm halde, aramıza bir metre mesafe konulunca yanına koşmak istediğim mal kuzenim. Serenay Cömert, teyzemin kızı.
Somut olarak biz süt kardeşiydik, ailedeki tek yaşıt kuzenlerdik. Her yıl sınıf notlarımızın akrabâlar arasında çorba olmaması için çabalayan, yemeklerden sonra kombo halinde mutfağa yollanılan, dayılarımız arasından harçlık ve şeker kaçırmaya programlanmış iki kurmalı robottuk. Annelerimiz benim bu dünyada şahit olduğum en iyi abla-kardeş ilişkisine sahiplerdi, birlikte oturduklarında hiçbir halt anlamasam da saatlerce onları dinlemek isterdim.
İkimize karşı oldukça korumacılardı. Bizi hep birlikte planlamışlar, zayıf noktalarımızı akrabâ dedikodusundan sıyırmaya çalışmışlardı.
Biz Seren'imle bu planlara hiç uyamadık. Onun en sevdiği rengi en son yedi yaşındayken sormuştum mesela, mordu. Şimdilerde neleri sevdiğinden bihaberim. Benimle oyun kurmazdı, benim kurmamı beklerdi. Ben kurardım, o da gülerek bana katılırdı. Fikir üretemeyen bir budala gibi davranırdı, ama yüreği hep saf yufkadandı. O kadar ki, biz büyürken yalan söylemeye çalıştığında hemen fark ederdim. Teyzemin yoluyor diye kestirttiği siyah kıvırcık saçlarıyla oynar, konuşurken alışık olmadığı kelimeler kullanırdı.
Hep benim yüzümden ağlardı. Ya bir şey söylerdim ya bir şeyini vermezdim ya da elinden bir şeyini alırdım. Benim dilim de yorulmazdı zaten, güm diye patlatırdım aklımdakileri. Ortada kırılmadık pot bırakmazdım. Annem hep ona karşı yumuşak davranmamı isterdi ama ben de onun neden kırıldığını anlayacak yaşta değildim.
Ve yine o kadar ki, babam her yıl eve dönerken "Bir daha getirmeyelim seni istersen." ya da "Hep kavga ediyorsunuz zaten." derdi. Ben de şiddetle karşı çıkardım, benimle oynayan tek kuzenimdi o. Hep biz onlara giderdik. Eniştemin izin günleri az olurdu, bize sık gelemezlerdi.
Onu en son liseye başlamadan önce görmüştüm işte, geçen yıl zamanlama uyuşmadığı için biz de onlara gidememiştik.
Eğitim hapisanesindeki onuncu yılımı yeni tamamlamıştım ki, ilk gençliğin verdiği triple mi yoksa üzerimde baskın olarak hissettiğim gözlerin bana batırdıkları iğnelerden mi bilinmez, o sıralar yaşadığım şehri terk etmek istiyordum. Beni kimsenin tanımayacağı bir yere gitmek istiyordum. Hatta bunun için pek çok kolejin burs programlarına bakmıştım çünkü babam devlet yurtlarına izin vermeyeceğini söylemişti.
Eh, pek zengin de değildik.
Bölgedeki yurtlu kolejlerin sayısı oldukça azdı ve bizim maddi durumumuz orta seviyede olduğundan bana beklediğim seviyede burs hakkı düşmeyeceğini öğrenmiştim. Her gün okul araştırıyor, bulamayınca evdeki bütün mutlu enerjileri sömürüyordum. Annemle çok kavga etmiştik, onu bile azarlıyordum. Her gün yüzüm beş karış, evde volta atıyordum. Çünkü o yaz tatilinde kesinlikle hayatımdan kaçmak istiyordum.
İşte böyle bir zamanda, bir temmuz sabahı saat yedide Serenay'ın beni aramasıyla uyandım. Dışarı çıkacakmış öncesinde beni arayası gelmiş. Ben de yarı uykulu halimle ona bu konuda yakınıvermişim. Normalde olsa cevap vermeyeceğini bildiğim için bu konuyu ona asla açmazdım, beni şaşırttı. Bana bir öneri sundu. Bizim okula gel, dedi. Bizde kalırsın, dedi.
Sorunlarımı kimsenin umursamayacağını düşündüğüm ve kendimi kapattığım şu dönemde, onun bu cümlesi bana göre çöl ortasında bir şişe sudan farksızdı.
Lakin her inişin bir çıkışı olduğu gibi, her çıkışında bir inişi vardır değil mi? Hatta kimi zaman bilinçli de inmezsin, ayağın kayar ve sağa sola çarparak başladığın yere yapışıverirsin. Bazı acılar ve sinirler en çok iyileşirken ağrıtırlar.
೫ ೫ ೫
Selamlar güzeller ve asiller,
Bu kitap kaç yaşına girdi bir ben bir de benim söylediklerim biliyor. Artık son noktayı koyup kitabı bitirmeye karar verdim ama bu hesapta değil ;D. Eğer okumaya devam etmek istiyorsanız arama çubuğuna "Köşesiz Yıldız" yazıp aratın, hesap çıkacaktır. Kitap adını değiştirmeyeceğim.
Evvvvvett sevgiler ve dilekler çiçeklerim!
(Biraz düzenleyip yan dosyada bitirdikten sonra yayınlamaya başlayacağım yani bu sefer çekinmeden kitabı kütüphanenize ekleyebilirsiniz :'D. Karakter editleri ve daha fazlası için instagram hesabım @lavecera yı takip edin!)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖŞESİZ YILDIZ
Ficção AdolescenteKuzenim Serenay'la garip bir ilişkimiz var. Hayır bu, eğlence anlamında değil, daha çok düşününce aman sus diye kendinize söylendiğiniz bir ilişki. Kıskançlığın ve çekememezliğin bir tarafta yoğrulduğundan iki aile de haberdar iken öbür taraftan her...