22

8.2K 796 139
                                    

jeongguk, penceresinden giren çocuğu izlerken kalbinin neden bu denli hızlı attığını bilmiyordu, zaten bunun farkında da değildi. aynı ışıl ışıl gözlerle onu izlediğinin farkında olmadığı gibi. ancak taehyung bunu fark etmişti, rüzgardan dağılmış dalgalı saçlarını düzeltmeye çalışırken başını eğip gülümsedi gizlice.

"eee.. naber jeongguk?"

"iyi. sen? sen nasılsın?"

taehyung omuz silkti cevap olarak. sonra da gözlerini kısaca jeongguk'un odasında gezdirdi. daha önce geldiği için odanın düzeni az çok aklındaydı, bu yüzden çalışma masasındaki kalabalık hemen dikkatini çekmişti. boya kutusu ve onu kullanmak için gerekli malzemeler vardı. yaklaştı ve kutuyu eline aldı. boyanın rengi siyahtı.

"ah..." dedi jeongguk. elini ensesine attı ve aktığı için gül kurusu rengini alan saçlarını çekiştirdi. "seninle konuşmadan önce saçlarımı boyayacaktım."

"kırmızı değil?"

"hm. eski rengine boyayacağım."

taehyung, birkaç saniyeliğine sessiz kaldı, sonra kaşlarını çatıp kutuyu bırakırken "kırmızıyı sevdiğini sanıyordum." dedi.

"yakışmadı."

"yakıştı."

jeongguk güldü, başını iki yana salladı. "hayır, dürüst olmak gerekirse kırmızı benim rengim değilmiş, onu anladım."

"jeongguk..." taehyung onun ismini mırıldanırken gözlerini saçlarına dikmişti. sarı ve pembe arası karışık bir renkti artık saçları. öyle tatlı görünüyordu ki, taehyung yumruklarını sıkma ihtiyacı hissetti çünkü uzanıp dokunma isteğiyle dolup taşmıştı. boğazını temizledi. "kendine haksızlık ediyorsun. bana güvendiğini sanıyordum, sana güzel göründüğünü söylemiştim. güzel görünüyorsun."

jeongguk bu sözlere inanmak istiyordu gerçekten ama başını çevirip aynada kendisine baktığında gözleri önüne gelen şey, minkyu'nun saçlarına bakarken ki surat ifadesiydi. şaşırmıştı, 'hoş' demişti isteksizce ama hemen sonrasında 'ama' da demişti, 'ne gerek vardı? eski saçların daha güzeldi. keşke boyamadan önce fikrimi alsaydın.' jeongguk o an hiç bozulmadığı kadar bozulmuştu. hevesle yaptığı ve minkyu'nun sözlerine kadar kendine sahiden yakıştırdığı saçları, bir anda kendine ağırlık yapmıştı. kalbine çöken karanlıkla dudak büzdü. jeongguk gerçekten o gün çok mutsuzdu.

"düşünme." taehyung'un sesiyle dönüp ona baktı. "ne düşündüğünü biliyorum, bunu kendine yapma. olmak istediğin hâlinle güzelsin."

jeongguk dudaklarını aralayıp nefes alırken gözleri dolmuştu ve uykusuzluktan acıyan gözleri de onları tutmasında pek yardımcı olmuyordu. minkyu'dan duymak istediği her şeyi taehyung'tan duyuyor olmak onu mahvediyordu. minkyu onu bir türlü görmüyordu ya da görmezden geliyordu, bilmiyordu ama bu jeongguk'u yıpratmıştı. aylarca bir yalanın içinde yaşıyormuş gibiydi sanki. ilk başlarda minkyu harika bir erkek arkadaştı, onu sevgi sözcüklerine boğuyor ve elini tutuyordu. şimdiyse her şey sahte geliyordu. o zamanları düşününce bile. kendini aptal gibi hissetmekten alıkoyamadı.

"hey..." taehyung onun yanağına doğru süzülen göz yaşıyla kaşlarını üzgünce çattı. "jeongguk..." ne yapacağını bilmiyordu ama ne yapmak istediğini biliyordu. onu kolları arasına alıp iyi hissettirmek istiyordu, düşüncelerden uzaklaştırmak istiyordu.

"neden böyleyim bilmiyorum," jeongguk kendini toparlamaya çalıştı. gülüp yanaklarını sildi hızlı hızlı parmak uçlarıyla. "ağlamayacaktım ki." burnunu çekti ve etrafa bakındı. kaçmak için yer arıyordu. "öyle kolay ağlayan biri değilimdir, yanlış anlama. zaten uykusuzdum, ondan herhalde. sen benim yatağıma geç, ben de kendime yer-"

taehyung, jeongguk'u kolları arasına çekerken düşünmedi. jeongguk, nefes almadan konuşuyordu ve elbette taehyung onu anlamıştı. "sorun değil," dedi. ellerini sırtına sardı. "sorun değil."

jeongguk'un elleri boşlukta sallanıyordu, beklemediği bu sarılma karşısında şimdi daha da hassaslaşmıştı. buna ihtiyacı olduğunun farkında bile değildi. kollarını taehyung'un beline sarıp alnını da omzuna yasladı. yaşlar yeniden akmaya başladığında taehyung'un onu rahatlatmak için yavaş yavaş sırtını okşadığını hissediyordu.

"bunları benim değil de bir başkasının söylemesini tercih ederdin biliyorum ama..." dedi taehyung. "güzelsin jeongguk. sen de insanın içini ısıtan bir şey var, sana bakmak insana iyi hissettiriyor." başını biraz geri çekti ve jeongguk'un çenesini tutup kendisine bakmasını sağladı. aklında söyleyeceği çok söz vardı ama gözlerini gördüğü an her şey uçup gitmişti. iri gözler kızarmıştı ama yine de öyle parlak görünüyordu ki, insanı büyüsü altına alıyordu kolayca. "ağlamanı istemiyorum ama ağlarken bile güzel görünüyorsun."

jeongguk dudaklarını birbirine bastırdı duyduğu sözlerle, taehyung'un onu iyi hissettirmek için her şeyi yapıyor olması hakkında ne düşünmeliydi, bilmiyordu. nabi dışında kendine değer veren biri vardı ve bu kişinin taehyung olacağını tahmin etmezdi.

sessiz kaldıklarında ve birbirlerine baktıklarında, taehyung yanlış bir şey yapmaktan korktu. jeongguk kollarının arasındaydı, ışık saçıyordu ve çok yakınlardı. yutkundu, sırtındaki ellerini çekmeden önce bir kez daha okşadı. "iki saat de olsa uyu," dedi zorla. "okul için biraz dinlensen iyi olur."

jeongguk gözlerini kırpıştırdı ve taehyung'un belindeki kollarını çözüp geriye çekildi. "haklısın evet. tamam. sen yatağıma geç, ben kendime yer yatağı hazırlayacağım."

"yerde ben yatarım."

"saçmalama." dedi jeongguk, itiraz istemeyen bir tonla. "çarşafları sen gelmeden önce değiştirmiştim. rahat olabilirsin."

taehyung itiraz edecek gibi oldu ama ortamdaki garip hava ve jeongguk'un hızlı hızlı hareket ediyor olmasıyla durdu. belki de konuşmasa ve yalnızca kabul etse daha iyi olurdu.






 belki de konuşmasa ve yalnızca kabul etse daha iyi olurdu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
hot n cold | taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin