29

7.4K 713 66
                                    

günler su gibi akıp geçerken taehyung ve jeongguk yalnızca nasıl olduklarını birbirlerine soruyorlar, günlük bir iki konuşma dışına çıkmıyorlardı. taehyung'un hemen yan sırasında oturan minkyu hâlâ konuşmak için deniyor ve taehyung tarafından başarılı bir şekilde görmezden geliniyordu. jeongguk ise koridorda minkyu ile karşılaşınca başlarda yönünü değiştirse de koluna giren nabi sayesinde yanından geçip gidebiliyor, sevimli kız arkadaşının minkyu'nun ardından yaptığı yüz ifadeleri yüzünden gülmeden edemiyordu.

nabi jeongguk'a attığı fotoğraflardan bahsettiğinde tam da tahmin ettiği gibi aksi bir tepki almamıştı. hatta jeongguk ufak bir gülümsemeyle taehyung'un fotoğraflar hakkında ne söylediğini merak etmiş, nabi'nin heyecanlı heyecanlı anlattığı şeyleri çok hafif sızlayan kalbiyle dinlemişti. çok hafifti ama tatlı bir sızıydı. farkında değildi fakat nabi'nin her kelimesiyle başını eğip gülerken ayaklarını sallayıp durmuştu. taehyung ona her zaman esprili bir şekilde yaklaşmış olsa da jeongguk'un içini ısıtan bir yönü vardı, onu tatlı sözleriyle ve hitaplarıyla şımartmıştı.

nabi aynı zamanda taehyung ile de konuşuyor, beklenen zamanın çokça yaklaştığını söyleyerek onu heveslendiriyordu. bunları yaparken nedense taehyung kendini bir kantin sırasında nabi'nin istediği abur cuburları alırken buluyordu, haberci kuşu elbette ikilinin arasında gidip gelmekten yoruluyor ve bu nedenle enerji toplama ihtiyacı duyuyordu. yani... taehyung'a söyledikleri bunlardan ibaretti.

"taehyung!"

taehyung duyduğu ince sesle basketbol topunu sektirmeyi bırakmış ve sesin geldiği yöne bakmıştı. nabi ona el salladığında ve yanına çağırdığında topu takım arkadaşlarından birine devrederek yanına ilerledi.

"hey... burada ne yapıyorsun? derste olman gerekmiyor mu? jeongguk'a bir şey mi oldu?"

"çok şapşalsın." nabi gözlerini devirdi ve elindeki su şişesini taehyung'a uzattı. "bir şey olduğu yok, revire gitmek için dersten izin aldım-"

"hasta mısın?" şişeyi alırken endişeyle sordu ve kızı baştan aşağı süzdü. "bir yerini mi yaraladın?"

"taehyung... öyle bir şey olsa revire giderdim buraya gelmek yerine. sana bir şey söyleyecektim." nabi taehyung'a bir adım yaklaşıp dirseğini tutarak parmak uçlarında kalktı ve kulağına yaklaştı. gözleri biraz uzaklarında ikisine bakan minkyu'daydı. gözlerini kıstı düşmanca. "sessizce söylüyorum ki birileri duyup mahvetmesin. bugün öğlen yemeğini jeongguk ile birlikte ye."

"neden?"

"ben olmayacağım, yani olacağım da olmayacağım. aman. ye işte- o gün, bugün."

"ne?"

"of-" geri çekildi ve iki parmağıyla taehyung'un alnını itti. "çalıştır saksıyı taehyung, konu jeongguk olunca senin devreler yanıyor gerçekten."

taehyung boş boş ona baktığında ellerini beline yerleştirdi ve fısıldamaya devam etti. "bugün jeongguk ile konuşurken bana eski mesajlarınızı okuduğunu söyledi, keşke minkyu'suz bir şekilde o zamanlara dönebilseymişsiniz. seni özlemiş."

"ne?"

"beni mi sınıyorsun sen?" nabi bir ayağını yere vurdu. "çıldırtma beni taehyung, anladın mı? anladım de."

"anladım."

"anladın mı gerçekten?"

"nabi..."

"ya, of, bu takımın en zekisi olmak gerçekten-" nabi gözlerini tavana dikti ve iç çekti. "benim de bu hikayedeki yerim buymuş. olsun. minkyu da olabilirdim. tanrı'ya şükür ki değilim."

hot n cold | taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin