"Dolunay ben, ben gitmeliyim."
"Dur biraz, nereye?" Arkasından bakakalmıştım.
Aşağıdan bir çığlık geldiğinde merdivenlere yöneldim. Özgür.. Derya'nın bileğini kavramış peşinden dışarıya sürüklüyordu. Öfkesi beni tedirgin etti. Kafam karışmıştı. Ne yani böylesine tehlikeli biri benden mi korkuyordu?
***
Bir sigara yaktım karanlık odamda. Işığı açmadım. Kendimden saklanıyordum sanki. Düşüncelerimden kaçıyordum ama bir türlü başaramıyordum. Palyaço, aklımdan çıkmıyordu. Ve Özgür... Her zaman dururdu aklımın köşesinde fakat şimdi en büyük yeri kendisi için ayırmıştı sanki.
Yalnızdım. Normalde pek sorun olmazdı bu benim için ama bu kez farklı hissediyordum. Tüm bu yaşadığım şeyleri anlatabileceğim biri olsun istiyordum. Yoktu. Ne İmge inanırdı bana ne de ailem. Yatağıma uzandım, gözlerimi kapattım. Özgür, karşımda dikilmiş beni izliyordu. Saçlarımla oynuyor, gözlerimin içine bakıyordu. Aşk mıydı bu? Yoksa zaaf mı sadece?
Alarm çaldığında sıçrayarak uyandım. Pazartesilerden nefret ediyordum. Kendime gelmek için duşa girmem gerekiyordu. Siyah bir tişört ve siyah bir şort giymiştim. Üzerime aldığım uzun salaş siyah-gri hırkam ve botlarım da uyumlu görünüyordu. Saçlarımı düzleştirdim ve ince bir eyeliner çektim. 1 saat içinde hazırdım. Taksi kapıya geldiğinde kahvemi bitirmek üzereydim. Taksiye bindim ve okulun adresini verdim. Ah hayır olamaz. Şoförün ağzı öyle kötü kokuyor ki...
Telefonum çaldı, arayan İmge'ydi.
"Canım Sera'da kahvaltıdayım, gelsene birlikte bir şeyler atıştıralım." Sabah sabah nasıl bu kadar enerjik olabiliyordu bu kız?
"5 dakikaya ordayım."
Her zaman buluştuğumuz kafelerden biriydi Sera. Yemyeşil bir bahçeye sahipti. Üzerimizde uçuşan kuşlar ve kafeye ait birkaç sevimli köpek... Burada bulunmak güzeldi.
"Günaydıın." Ben ciddiydim, bu enerji nereden geliyor kızım sabahın 7'sinde?
"Günaydın."
"Dolunay, bok mu yedin sen kuzum ne bu ağzının kokusu?" Koku mu? Neden bahsediyordu?
"Benim ağzım kokmaz ki İmge neden bahsediyorsun?" Kafasıyla beni onaylayarak başladı cümlesine biraz (!) dobra olan arkadaşım.
"Bende o yüzden soruyorum ya. Berbat kokuyorsun."
Dikkat edilince ben de farkına varabiliyordum. Tıpkı sabahki taksici gibi... Şanslıydım ki diş tellerim olduğu için yanımdan diş fırçamı ve macunumu ayırmıyordum. Tuvalete koştum apar topar. Dakikalarca fırçaladım dişlerimi. Sonunda bir naneli şeker ile tedbiri de almış oldum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALON
Novela JuvenilGecenin karanlığında peşinize takılan bir gizem... Karanlık cadde, donuk bir gülümseme, kırmızı bir uçan balon... Gösterişli hayatından kaçarken karanlığın tam ortasına düşen bir genç kız. Aşkından çok uzakta, kötü olan her şey ile iç içe. Gece ile...