23'

6.2K 584 129
                                    

...

Aynı yatağın içerisinde, tek acı peydahlanıyordu. Birimiz sağda, diğerimiz solda birbirimize bakarken tüm gece aynı acıyı, farklı şekillerde bölüşüyorduk. Hâlâ hisliyorum yağmurun tenimde bıraktığı o yoğun hissi, tüm ıslaklığıma rağmen kaburgama sinmiş toprak kokusunu. Sızlıyor içimde bir yerler. Geceden kalmayım, biliyorum. Usul usul sindiğim yatakta biraz daha bana yaklaşsın diye çabalıyorum tüm gece. Sabah oluyor, göğsünde buluyorum kendimi yine. Doğruluyorum usulca, göğsündeki parmaklarıma yaslıyorum başımı. Sisli havanın nemini kapmış gibi kirpiklerim, kurumuş gözlerimi sulandırıyor, alışık belliyorum.

Gün doğuyor yavaştan. Bir dışarıya bakıyorum, iki Taehyung'a. Sonra sonra anlıyorum gözlerimdeki nemin sebebini; Annesinin mezarında geçirmesi saatleri, sayamayacağım kadar kirpiği ve tek bir gecede öpüşümden hepsi. Biliyorum; gözlerim nemli değil, yağmuru tutuyor kirpiklerim.

Ona tezat, dilim kuru, zihnim irinliydi. Açık kahve saçları, bulutlar ardından cama yansıyan günışığının kurbanı olmuş parlarken, aklım çalkantılı, midem hafif bulantılıydı. Hâlâ ilk günkü gibi taze olan heyecanımdan kaynaklıydı. Nasıl alışılabilirdi? Öylesine uzak, kendimden en öteye koyduğum biri şimdi ellerim altındaydı. Beni, tüm düşlerimin ardında bıraktığı düşüşlerden sebep yaralayışları hâlâ tazeydi. Hafif kabuklu olan yarayı derimin altından söküp alıyor, sonrasında tek bir kelimesiyle geçiriyordu izleri.

Şahsımca, belki de şahsımca bile değil, benimki aşk değildi.

Çok ötesinde, Taehyung'u en öteye koyduğum yerden de uzakta bir yerdeydi. Bir tür tiryaki olmalıydı. Yıllanmış bir şarabın, asıl tadına varmak için yılları devirmesi gibi, önce beklenmeliydi. Cehennem ateşi teni, şarabın ağızda bıraktığı o mayhoş tat gibiydi. Biraz biraz genzi yakması, sonrasında ise tadını daha yoğun vermesi. Benzetiğim bir bakışı, bir de dudakları. Büyük bir servet olmalı ki ikisinden de şarap yudumluyordum sanki.

"Dalgınlığın bitmiyor."

Birden sesini işitiyorum, nefes alıyorum en derinden. Göğsündeki kaburgaları bir bir bir okşamamdan sebep, uyandığını biliyorum. Gözleri kapalı, dalgınlığımı parmak uçlarında hissediyor sanki. Elleri omuzlarımda, yüzünde de hiç eskimeyen bir gülüş vardı. Öyle güzeldi ki, sahi, öyle güzel bir candı ki, Tanrı dokunuşlarını özenle dizmiş gibiydi. Ona can katıyorsa, beni canımdan ediyordu.

Gülümsüyorum sadece. Taehyung, gözlerini araladığı an artıyor içimdeki kasırganın şiddeti. Hafif aralık kirpiklerinden, uyku mahmurluğuna erişmiş gözleriyle yüzüme bakıyor ve kuru dudaklarının ince çizgilerini ıslatıp, ortadan yok ederken yutkunuyorum sertçe. Olmuyor da. Tükürüklerimi diziyor sanki boğazıma. Konuşmak şöyle dursun, elden ayaktan düşürüyordu.

İşaret parmağının omurgamdaki gezintisi, enseme kadar yol alırken, gözlerini nihayetinde gözlerime dikiyor. Sanki, orada bambaşka bir şey görmüş gibi titriyor kirpikleri. Fark ediyor gözlerimdeki ıslaklığı. Sesinden ismim dökülüp, parmakları yanağımı bulurken gözlerimi yumuyorum.

"Ağlamışsın,"diyor. O alto sesi, daha da derinden işliyor içime, onun baş parmağı gözaltlarıma ilişirken kirpiklerime kadar titriyorum yeniden. Derin bir nefes alıyor. "Uyumamışsın da."

Gülümsüyorum. Şakasız, yıllardır şu anların düşleriyle tek bir geceyi devirmediğimi bilse, aynı şekilde güleceğini biliyorum. Zamanın çemberinde bu anların imkânsızlığıyla uyku tutmayan gözlerim, şimdi olur da bir rüya yaşatır diye uyku getirmiyordu gözlerime. Nasıl bir eziyet ki Taehyung'la olmak da, en az olmamak kadar acı veriyor bana. Ben ise bu acıyı daha da derine işlensin diye bekliyorum. İçimde. Daha derin, daha kuvvetlice.

kunâlaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin