11

144 26 17
                                    


önceki bölümde düzenlediğim bir kısım var kontrol ederseniz güzel olurr <3


Oldukça enerjik uyanan San, bir yandan ufak hareketlerle dans ediyor bir yandan kendine kahvaltı hazırlıyordu. Büyük bir sebep yoktu ortada aslında. Sınavlarına hazırdı, dün gece güzel uyumuştu ve bugün cumartesiydi. Sadece bunlar kendisini iyi hissetmesini sağlıyordu.

Bugün dışarı çıkıp kendine bir şeyler alacaktı. Alışveriş yapmayı çok severdi. Özellikle defter satın almaya bayılırdı. Evinde çok fazla defter vardı. Yazmayı çok severdi. Kağıt üstünde çeviri yapmaya bayılırdı. İzlediği şeyleri not almayı, haftalarını planlamayı, listeler oluşturmayı hepsi çok hoşuna giderdi.

Hazırladıklarını arkasındaki masaya yerleştirdi. Kahvesini de bardağa koyduktan sonra hepsini mideye indirmeye hazırdı.

**********

Bütün gün tek başına gezip dolaşmış, kendisine çok yakıştırdığı birkaç kıyafet, sanki hiç defteri yokmuş gibi defter, ve birkaç ıvır zıvır daha almıştı. Şimdiden akşam olmuştu, eve dönüş yolundaydı. Aslında arkadaşı olmayan biri değildi San. Çok yakın olduğu bir arkadaşı vardı. Yeonjun, liseden beri tanıdığı en yakın arkadaşıydı. İkisi de aynı üniversiteyi kazanmıştı. Aralarında büyük bir fark vardı ve bu fark onların bir araya gelmesini oldukça zorlaştırıyordu. Yeonjun tıp okuyordu. Mükemmelliyetçi birisiydi, arkadaşlarının kötü anlarında her zaman onlarla olurdu ama okulu onun için çok önemliydi, bir şeyler başarmalı ve kendi ayaklarının üstünde sağlam bir şekilde durmalıydı.

San ingiliz dili ve edebiyatı okuyordu. Yeonjun'a kızmıyordu, onu çok iyi anlıyordu. Yeonjun'un ailesiyle arası hiçbir zaman iyi olmamıştı bu yüzden San, Yeonjun'a aile olmuştu. Yapabildikleri her an buluşuyorlardı. Sınav haftası Yeonjun için çok farklı ve daha zor geçiyordu, San bunu bildiğinden hiçbir şeyi sorun etmiyordu.

Hem yalnız olmayı severdi San. O an ne isterse onu yapabiliyordu. O an nereye gitmek isterse oraya gidiyor, kendi başına konuşabiliyordu.

Yürüdüğü yolun tanıdıklığından dolayı başını sağa çevirdi. Sürekli uğradığı kafenin önünden geçiyordu. Duraksadı. Sanki arkasından biri onu kafeye itekliyormuşçasına kafeye doğru yürüdü. Akşam saati olmasına rağmen içerisi doluydu ve oturacak tek bir yer bile yoktu. Sipariş vermek için karşıya yürümeye devam etti.

"Merhaba Wooyoung."

Onun geldiğini fark etmeyen çalışana seslendiğinde karşısındaki çocuk irkildi.

"Ah, selam San. Ne söyleyecektin? Her zamankinden hazırlatayım mı?"

"Her zamanki kahveden alırsam çok iyi olur."

"Tamamdır. Sen bir yere geç istersen diyeceğim ama sanırım geçebileceğin bir yer yok."

Çalışan, San'ın arkasına doğru bakıp söylendiğinde San gülümsedi.

"Sorun değil direkt eve geçeceğim. Çok yorgun görünüyorsun, iyi misin?"

"Hafta sonu olduğu için aşırı kalabalık bugün kafe. Her şeye yetişmeye çalışıyorum, yarım saate çıkacağım zaten dayanabilirim."

Wooyoung, San'ın kahvesini uzatırken bir yandan yorgunlukla konuşuyordu. San onu dikkatlice dinliyordu.

"Evin nerede kalıyor?"

Wooyoung gelen soruyla şaşırsa da cevap verdi.

"Buradan geçen bütün otobüsler gidiyor evime, beşinci durakta iniyorum."

"Cidden mi? Ben de buradan binince beşinci durakta iniyorum. Normalde yürüyecektim ama beraber dönelim çok yorgun görünüyorsun aklım sende kalmasın."

Wooyoung itiraz edecek gibi olduğunda San kahvesinden bir yudum aldı ve Wooyoung'un konuşmasına izin vermedi.

"Reddedemezsin, dışarıda takılıyorum çıkınca geçeriz evlerimize."

San gülümseyip arkasını döndü ve kafenin önüne çıktı. Arkasında darmadağın olmuş Wooyoung'dan habersiz bir şekilde.

**********

"Keşke beklemeseydin üşümüşsündür."

San gelen çocuğa baktı. Montunun fermuarını çekiyordu.

"Üşümedim hadi gel bak otobüs de geldi."

Otobüse girdiklerinde içerisinin garip bir şekilde dolu olmadığını gördüler, bu yüzden herhangi boş olan ikili koltuklara oturdular.

"Sen nereden geliyorsun?"

"Dışarı çıkmıştım birkaç şey almaya. Yani çok gerekli değillerdi ama gereklilerdi de. Günü evde geçirmek istemedim anlayacağın."

Wooyoung güldü. Sıcacık hissediyordu, sebebi çok açıktı. San yanındaydı, sohbet ediyorlardı. Dahası eve birlikte gidiyorlardı.

"İndikten sonra çok yürüyor musun?"

Wooyoung sorduğunda San ellerine bakmak için indirdiği başını kaldırdı.

"Sağdaki yol ayrımından on beş dakika falan yürüyorum. Sen?"

"Ben de sol taraftan bir on dakika falan gidiyorum."

Wooyoung'un cevabı ikisini de güldürdü.

"Hiç karşılaşmıyor oluşumuz normal mi değil mi anlayamadım şimdi."

Wooyoung bakışlarını kaçırdı ve camdan dışarıyı izlemeye başladı.

"Aslında ben seni çoğu zaman görüyorum. Ama sen her zaman düşünceli gözüküyorsun. Etrafındaki şeylerle de pek ilgileniyor gibi gözükmüyorsun."

"Gerçekten mi? Bunu bilmiyordum yani hiç görmedim seni evet, haklı olabilirsin."

Garip bir sessizlik oluştuğunda Wooyoung San'a döndü.

"Sanırım söylemem gerekenden fazlasını söyledim."

Gözleri birleşti. San gülümsedi. San'ın gülümsemesi şimdi Wooyoung'u da gülümsetmişti.

"Olur öyle."

Wooyoung kalbinin yerinden çıkacağını hissetti. Bir insanın tek gülüşüyle kalp ritimlerinin bu kadar çabuk hızlanmasına sinirlendi.

Kalbinin San'a zaafı vardı. Tüm benliğinin ona karşı zaafı vardı. Tüm benliği San'ı istiyordu.

**********

Beşinci durak geldiğinde ayaklandılar. San sağa, Wooyoung da sola yönelmeden önce birbirlerine döndüler.

"Teşekkür ederim San, hiç gerek yoktu. Ama iyi de oldu sanki."

"Sorun değil, ben de yalnız gelmemiş oldum. Dikkatli git eve."

Birbirlerine gülümsedikten sonra arkasını ilk dönen Wooyoung oldu. San hemen dönmeyip Wooyoung'un arkasından baktı bir süre. Sonra döndü arkasını. Evine doğru yürümeye başladı. Çok düşünmedi, olması gereken şeyler zaten olurdu bir gün.



wooflyo: new west- those eyes

iyi geceler.





yanlışım varsa özür şimdiden

my wonderwall || woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin